Konuya öyle kenarında köşesinde dolanmadan direk kafadan bodoslama gireceğim: Sorunun kaynağı Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

       Bu kadar basit ve net. Nasıl mı? Türkiye bir uçurumdan yuvarlanıyor. Bunun tek nedeni de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve çevresidir.

       Neden mi? Türkiye’yi bu şeriatçı ve ırkçı faşizmin elinde çekip kurtarmamıştır. ‘Kurtaramamıştır’ demiyorum bakın ‘kurtarmamıştır’ diyorum. Bilerek ve isteyerek parti içi demokrasiyi uygulamamış, dolayısıyla parti üyelerini, parti tabanını, parti seçmenini harekete geçirip sürece dahil edip çalıştırmamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu tek adam eleştirisi yaparken bir yandan da kendisi tek adam gösterisi yapmıştır. Erdoğan ülke genelinde nasıl tek adamsa kendisi de CHP’de öyle tek adamdır. Kendi yakın çevresinden küçük bir gurupla partide oligarşik bir diktatörlük kurmuş, kast sistemi oluşturmuştur. Şimdi de laf ola torba dola misali güya kurultay sürecini başlatmıştır.

       Ama değişen hiç bir şey yoktur. Bu örgüt yapısıyla, bu delege sistemiyle, bu kadar entrikayla yüz defa kurultay olsa ve karşısına Anıtkabir’den Mustafa Kemal kalkıp gelip aday olsa o bile kazanamaz. Konu bu kadar açık ve net. Kimse kimseyi kandırmasın. İşte böyle bana göre sorunun kaynağı.

      Sorunun odak noktası da Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ve siyasi ikballeri KILIÇDAROĞLU’nun orada kalmasına bağlı bir avuç sorunun parçası olan kişilerdir. Sorunun kaynağı ve sorunun parçası olanlarla asla o sorun çözülmez. Kim bunlar? Yedi dönemlikler, altı dönemlikler, beş dönemliklerdir. Ama bana sorarsanız sorunun asıl kaynağı bu duruma sessiz kalan parti üyeleridir. CHE der ki “Bir yerde bir zulüm varsa ve son tükürük hakkım olsa, o zulmü yapana değil seyirci kalanların yüzüne tükürürüm.”

         Bir de İmamoğlu var: İBB başkanı utangaç, sıkılgan, mahcup bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ama yok. ‘Kurultayda aday mısın?’ ‘Bilmem ama değişim şart.’ Yahu kardeşim adaysan adaysın, değilsen değilsin; çık ortaya. Yok. Tek ve yuvarlak şey söylüyor: ‘Değişimin önünde kimse duramaz.’ Ne değişimi kardeşim? Devrim devrim; parti içi demokratik devrim. Başka türlü ne CHP kurtulur, ne de Türkiye. Onun için diyorum CHP kurtulmadan Türkiye kurtulamaz. Önce CHP sonra Türkiye kurtulacak.

       Bir de insanın aklıyla alay edip yenilgiyi başarı gibi, hatta zafer gibi millete yutturmaya çalışıyorlar. Senin milletvekili sayın bir önceki dönemden az. Cumhurbaşkanlığını da dört puan farkla kaybetmişsin. Milletin aklıyla alay ederken kendinizi zavallı konumuna düşürmeyin.

       Buradan parti tabanına, üyelerine, seçmenine bir çağırım var: Demokratik tepkinizi verin, bu partinin asil sahipleri sizlersiniz, bizleriz. Demokratik çerçeve içerisinde sesinizi yükseltin. Bitsin bu delege ağalığı. Bitsin bu parti içi diktatörya. Hem partimiz kurtulsun hem Türkiye. ‘Biz Atatürkçü’yüz’ demekten gocunmayalım. ‘Biz laikiz demekten korkmayalım.’ Altı okumuza sahip çıkalım. Kemalizm’imize sahip çıkalım.

        Son sözümdür:  Ben CHP kadar üyesini hor gören, aşağılayan, hatta aptal yerine koyan demokratik sol veya sosyal demokrat bir parti olacağını hiç tahmin etmiyorum.

        Hoşça kalın dostça kalın.