​Merhaba dostlar! Yaklaşık bir yıldır bir yerel gazetede köşe yazarlığı yapmaktayım. Yazılarım genellikle siyasi içerikli, eleştirel ve muhaliftir.

 ​Siyasi olarak tarafsız birisi değilim.13 yaşımdan beri kendimi DEVRİMCİ, ATATÜRKÇÜ, LAİK, CUMHURİYETÇİ, SOSYALİST birisi olarak kabul ederim.14 yaşımdan beri de CHP üyesiyim. Aileden gelme bir CHP’liyim. 49 yıllık üyeyim. Bu yukarıdaki saydığım ve savunduğum ilkeleri öyle pek çokları gibi laf olsun diye de savunmadım. Yeri geldi kavganın göbeğinde buldum kendimi, Yeri geldi saldırıya uğradım. Yeri geldi kendim saldırdım. Bu yaşımda bile gerekirse hiç çekinmeden ilkelerim için ölüme dalarım.

Ben 78 kuşağıyım.1970 ile 12 Eylül 1980 yılları arasında 10 yaşından büyük olanların hepsi hatırlar Türkiye’nin o günkü durumunu. Sokak çatışmaları, saldırılar, baskınlar, kundaklamalar, ölmeler, öldürmeler, yaralanmalar yaralamalar.. Gerçekten laf olsun diye demiyorum kardeşin kardeşi siyasi görüşünden dolayı öldürdüğü bir dönemdi o dönem.

Sonra 12 Eylül açık FAŞİZMİ geldi. Bu olayları bahane ederek Türkiye’nin üzerinden silindir gibi geçti. Her şeyi ama her şeyi yerle bir ederek bu günkü sivil faşizmin de temellerini attı. Bugünkü AKP dinci faşizminin temelleri ta o zaman atıldı.

Örnek mi istersiniz? Laik, bilimsel eğitimden vazgeçilerek okullarımıza zorunlu din dersi getirildi. Onlarca arkadaşlarımız idam edildi, onlarcası işkencelerde öldürüldü. Onlarcası faili meçhule gitti. Yüzlercesi binlercesi hapishaneleri doldurdu. Binlercesi işinden, ekmeğinden oldu. Genç kızlarımız, hatta yakışıklı erkeklerimiz işkence hanelerde tecavüze uğradı. Makatlarına coplar sokuldu. Açık faşizmin tüm gereği yapıldı. O günleri yaşayan herkeste ama herkeste ruhsal bir eser mutlaka kalmıştır.

Bu dönemi fazla hatırladığım zaman psikolojim bozuluyor. Orada kalıp fazla hatırlamak istemiyorum. Sadece şurasını belirtmek istiyorum; o dönem de dahil hiçbir dönemde Atatürk’ten, Cumhuriyet Halk Partisi’nden, laiklikten, sosyalizmden ve DEVRİM’den asla vazgeçmedim. Ölsem kemiklerimde yine kalır bu ilkeler. Bir adım bile sağa kaymadım kaymam da. Beni tanıyan herkes bilir.

12 Eylül faşizminin bu topluma bıraktığı bir şey daha var: Partiler yasası. Bir siyasi partinin genel başkanı o siyasi partinin kralıdır, nokta.

           Değerli dostlar, bütün bunları neden anlatıyorum? Yazının başlığı tepkiler üzerine. Buradan da anlaşılacağı gibi ben 14-28 Mayıs hezimetinden beri yazılarımın hedefinde genellikle CHP genel başkanı ve üst yönetimi var. Bundan dolayı bana ‘Nasıl CHP’li, nasıl solcu, nasıl devrimci; hep CHP’yi hedef alıyor’ diye ileri boyutta tepki gösteren, CHP binalarında dedi kodu yapmaktan başka bir şey bilmeyen, bir delege olabilmek için şark dansözü gibi oradan oraya kıvıran, ağabeylerinin baskısıyla ilçe başkanı olan, 6 oku sayamayan, Alanya’nın köylerini bilmeden milletvekili olmaya çalışan, CHP’den DYP’ye geçen, DYP’den aday olup kazanamayınca tekrar CHP’den yönetime giren, sağın en ucundan bütün partileri gezerek gelip CHP’de yer bulup milletvekili olmaya çalışan, tarikat oylarıyla birinci parti olup hava atan, tarikatçıları parti yönetimine alan, akşam TİP’e oy verip sabah CHP yönetimine giren, halka her zaman tepeden bakan, bir türlü halka inemeyen, üyelerini bile hakir gören, üyelerini parti binasına bile getiremeyen, sorulduğu zaman ‘Yüz defa mesaj çektik gelmiyorlar, zorla mı getirelim?’ diyen bu yüzden %25’te çakılıp kalan, kısaca KILIÇDAROĞLU ve üst yönetimini CHP zanneden zavallılar gibi değilim. Hiç bir zaman siyasetten maddi manevi mevki makam beklemedim. İlkelerim benim kutsallarımdır. İlkelerim uğrunda ölürüm.

          Bana bu tepkileri gösterenler (Tabi ki yüzüme karşı değil) 13 senede 13 yenilgiyi ‘Ekmek için Ekmelettin’i, Abdüllatif Şener’i,  %0 oya 39 milletvekilini, 22 bin sandıkta CHP’nin 0 (sıfır) çekmesini, Bülent Tezcan’ın 16 Nisan 2023’te ‘2,5 milyon mühürsüz oy olayında sakın itiraz edilmesin’ diye genelge göndermesini yedi dönemlik milletvekillerini, kazanmak için her şey varken Mayıs 2023 hezimetini bir anlatsınlar da ondan sonra bana tepki göstersinler.

          Bende diyorum ki KILIÇDAROĞLU ve avanesine tepki göstermek gerçek Atatürkçülük, gerçek CHP’lilik, gerçek devrimciliktir. Tepki göstermemek ise düpedüz hainliktir. CHP’nin kurtuluşu Türkiye’nin kurtuluşudur.

   ​“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli  bir yerdedir” diyor Albert Einstein.

           “Bir yerde bir zulüm varsa, son tükürük hakkım olsa o zulmü yapanların değil seyirci kalanların yüzüne tükürürüm” diyor Erneston Che Guevara