Evet değerli dostlar konumuz koltuk. Hepimizin bildiği şu üstüne insanların oturduğu koltuk. Ne menem bir şeyse üstüne oturanın kalkmak istemediği koltuk.

          Hafife alarak konuya giriş yaptım ama işin aslı hiç de öyle değil. Biz millet olarak koltuğa çok farklı anlamlar yüklemişiz. Bir kaç örnek: ‘Oturduğu koltuğu doldurur.’ ‘Koltuğun hakkını verir.’ ‘Gücünü koltuktan alıyor.’ Çoğaltabiliriz.

         Koltukla ilgili geçmişte yaşadığım bir anıyı buradan sizinle paylaşmak istiyorum:

        Bizim Esnaflar Odası adında bir odamız var. Bu arada ben de bir esnafım. Her dört yılda bir orada da seçim olur. Başkan ve yönetim kurulu seçimi. Üyelerin hepsinin seçme ve seçilme hakkı vardır. Bir arkadaşım çok hevesliydi böyle şeylere. Bizlerin de desteğiyle seçimi kazandı ve başkan oldu. Üç veya dört dönem başkanlık yaptı. Çok yakın arkadaşımdı, her dönem destekledim.

       Son kaybettiği seçimde seçimin yapıldığı yerin yakınlarında küçük bir çay ocağında aynı arkadaş gurubuyla heyecan içinde seçim sonuçlarını bekliyoruz. Seçimi kaybettiği haberi geldi. Rengi attı, titremeye başladı. Adam resmen kriz geçiriyor. Elini kolunu tuttuk, su kolonya filan derken kendine biraz geldi. Daha sonrasını hatırlamıyorum. Hastaneye gitmiş olması gerekir. Yani koltuktan kalkmanın, koltuğu kaybetmenin ne kadar zor şey olduğunun canlı tanığıyım. Ve bu arkadaşım daha sonra da iflah olmadı. Kendine yediremedi bu yenilgiyi, içine kapandı. Kısa bir süre sonrada kanser oldu ve öldü. Allah rahmet eylesin. Sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi, hala üzüntüsünü içimde taşımaktayım.

         Bu koltuk bağımlılığı yalnız bizim milletimize özgü bir şey diye düşünüyorum. Her ne şekilde olursa olsun bir koltuğa oturan hiç kalmak istemiyor. ‘Sevgilim ancak bizi ölüm ayırır’ gibi bir durum. Aşk cümlesinin hakkını icabında bu cümleyi kullanan aşıklar veremiyor. Ama bizim siyasiler veriyor. Çünkü tek aşkı koltuk aşkı. ‘Aşkımdan beni ancak ölüm ayırır’ gibi bir şey. Sözle diyeni duymadım ama fiiliyatta uygulayanın örneği çok fazla. Gerektiği zaman o koltuğu gerçek sahiplerine verip kendisini kenara sevgi ve saygı içinde çekmesi gerekirken çekmiyor. Aslında kenara çekilmesi için de her türlü maddi temel oluşmuştur.  Oturduğu koltuğun hakkını veremiyor. Hem de hiç veremiyor. Yaş dersen tam Kemal’e ermiş, hala da ‘Aşkım bizi ölüm ayırır’ diyor sevgili biricik aşkı koltuğuna.

          Konuyu getireceğim yeri anlamışsınızdır. Ortadoğu ülkeleri hariç dünyanın başka yerlerinde nasıl oluyor bu koltuk aşkı!?

        Gelin dünyanın en doğusuna ve bize en uzak ülkeye Yeni Zellendeya gidelim:

       Ekim 2017 orada seçim oldu: Jacinda Arden isminde bir kadın seçimi kazandı. 37 yaşında Başbakan oldu. Dünyanın en genç kadın başbakanı olarak tarihe geçti. 21 Haziran 2018’de bir kız çocuğu doğurdu. Başbakanken doğum yapan dünyanın ilk başbakanı ünvanını alarak yine tarihe  geçti. Ve aynı başbakan Jacinde Arden Ocak 2023’ te kendi isteğiyle politik hayatının baharındayken görevinden ayrıldı. Gerekçesi ‘Çocuğuma zaman ayıramıyorum’ oldu.

       Hepinizin bildiği kadın başbakan Angele Merkel, liderlik ve siyasi karizmasının en zirvede olduğu zamanda “gençlerin önünü açmak gerekiyor’ diyerek görevinden kendi isteğiyle ayrıldı.

       Yeter mi iki örnek?  İkisinin de kadın oluşu ayrı bir güzellik katıyor konuya. Bizde bir deyim vardır ‘Erkek gibi kadın.’ Aslında bunu, sözünde duran,  mert, delikanlı erkekler için ‘Kadın gibi erkek’ diye değiştirmek istiyorum. Çünkü pek çok konuda pek çok zamanda kadınlar mertlik dürüstlük delikanlılık konusunda erkeklerden daha üstünler.

         Evet değerli dostlar gelelim şimdi konuyu getireceğim yere: Benim genel başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçen akşam bir televizyonda gazetecilerin karşısında gördüm. Çok üzüldüm, acıdım. Genel başkanım, liderim bu durumlara düşmemeliydi.

       Şimdi buradan çevresini kuşatmış Politbüro üyelerine sesleniyorum: Çekilin liderimin çevresinden, düşün yakasından. Eğer siz çevresinden çekilip yakasını bırakırsanız liderim gereğini yapacak. Hem CUMHURİYET HALK PARTİSİ’nin hem de TÜRKİYE’nin önünü açacaktır . İnanıyorum. Ama yaparlar mı? Hayır, yapmazlar.

       Kim bunlar? Yedi dönemlik TOPRAK, ALTAYLI. Altı dönemlik ÖZTRAK, KESİCİ, TÜZÜN, AĞBABA. Bunların içinde Öztrak’lar baba, amca bütün aile milletvekili. Beş dönemlilere girersek yazı uzayacak.

       AKP bu konuda bizden çok daha iyi. Üç dönem kuralı var, büyük ölçüde uyuluyor. Ve öyle kafa adamlar gidiyor ki ben şaşırıp kalıyorum.

       Kadın millet vekili AKP’de 50, HDP’de 27, CHP’de  24. Öyleyken CHP’de cinsiyet kotası var. 30 yaş altı milletvekili AKP’de 4’ HDP’de1, CHP ve diğerlerinde sıfır. Bir de hala kem küm edenler var. Yahu kardeşim siz neyin peşindesiniz? Ülkede asgari ücret 8.500TL. Emekli aylığı 7.500TL. Ev kirası 10.000TL. Kıyma 450 TL. Ekmek 10 TL.  Ve siz seçim kaybediyorsunuz. İzlediğiniz sağ politikaların en bariz örneği Abdüllatif Şener. Bu ayıp bile size yeter. Hala koltuklarınızda oturup yine delege, kongre, kurultay lafı edip duruyorsunuz. Hala bu partiye ve bu ülkeye ihanet etmeye devam edemezsiniz. Ederseniz yerel seçimlerde büyük şehirleri de geri vererek negatif tarih yazacaksınız. Bu gidişle CHP’ yi partiler mezarlığına yollayacaksınız. Önce istifalarınızı verin, sonra kongreler, kurultaylar arkasından gelsin. Daha ne bekliyorsunuz!

          Son söz: Urfa’da yine bir çocuğumuzu bir tarikata kurban verdik. Acımız büyük CHP oraya konuyu araştırmak için üç kişilik bir komisyon gönderdi. Parti yetkilileri basın açıklamalarıyla en üst düzeyde tepki gösterdi. Ne yazık ki aynı saatlerde benim şehrim Alanya’da yerel yöneticiler bir başka tarikatla seçim başarılarını kutluyorlardı. Ahmet Kaya’nın dediği gibi ‘BU NE YAMAN ÇELİŞKİ ANNE!?’

        Hoşça kalın dostça kalın.