Evet değerli dostlar bu haftaki konu başlığımız HEZİMET. ‘Ne oldu, nedir bu hezimet?’ dediğinizi duyar gibiyim. Bir CHP üyesi olarak, ‘Ne olacak başka 14 Mayıs’ta ve 28 Mayıs’ta aldığımız seçim sonuçları’ diyorum.

            İçimizde kendini çok iyi CHP’li, çok iyi solcu, hatta devrimci kabul eden bazı tipler var. Bunlar zahmet edip de bu yazımı okurlarsa ‘Bu adam nasıl CHP’li yahu, hiç durmadan partiye ve liderimiz Kılıçdaroğlu’na saldırıyor’ diyecekler. Bundan adım gibi eminim. Önce buna bir açıklık getirip sonra asıl konuya gireceğim.

       Biz ÇİNTAŞ’lar olarak koca bir aileyiz. Eskiden (sülale) denirdi. Diyebilirim ki tamamımız CHP’liyiz ya da üyeyiz.  Başka yere asla oy vermeyen yeminli seçmeniz. Dedem ‘CHP iktidarını 1950 den sonra hiç göremedim’ diyerek, üzüntüsünü her fırsatta belirterek öldü. Babam da öyle. Anam ‘Galiba başa geçtiğimizi ben de göremeyeceğim’ diye bir seçim sonrası ağladı bile. Ve o da öldü.

       Şimdi bir amcam var 76 yaşında, kanser hastası. Son ziyaretimde ‘Oğlum bilirsin ben ölümden korkmam, ama Erdoğan’ın yenildiğini görmeden ölmekten korkarım’ dedi ve ağladı. Bu gidişle 60 yaşını geçen ben de görmeden öleceğim diye korkmaya başladım.

       Aynı zamanda 49 yıllık CHP üyesiyim. Yaşım 18’in altında olduğu için bir çizgili deftere adımı o günün gençlik kolları başkanı Ali ŞENLİ ağabeyim yazdı. Devrimciliği de 70-80 yılları arası sokakta o zamanın ülkücüleri ile kavga ederek öğrendim. O günleri iliklerime kadar yaşadım. Ve şimdide diyorum ki kim ne derse desin hiç umurumda değil. ’Ben iktidar olduğumuzu görmek istiyorum kardeşim; o kadar.’

       Bu seçim sonuçları tam anlamıyla hezimet, tam anlamıyla trajedi. Seçimi kazanmamamız için hiç bir neden yoktu. Peki, nasıl oldu da  kaybedildi? Yüzde yüz kazanılacağı hesaplanan bir seçim kaybedilirse hezimet olmaz da ne olur? Ve daha da ağırı hiçbir şey olmamış gibi kimse sorumluluk almadan sıcak koltuklarında oturuyor. Hani biz ‘Depremde 50 binin üstünde adam öldü. Bir kişi bile istifa etmedi’ diyorduk. Bizim genel Başkan ve yöneticilerden biri sorumluluğu üstüne alıp istifa etmedi bile. ‘Neymiş efendim? Ağır bir yenilgi değilmiş.’ Genel Başkan böyle diyor. Ben de diyorum ki sizinle aldığımız yenilginin en ağırı bu. Çünkü kaybedilmesi için en küçük bir neden yok. Beklentiler çok yüksek. İktidar her şeyi kaybetmiş. Ülke iflas etmiş. Kazanınca iktidar şok oldu; kaybedince biz şok olduk. Şimdi bir de ‘Kılıçdaroğlu gitmeli’ deyince ‘Peki yerine kim gelecek?  Başka kim var ki?’ diyenler var. Aynı ‘Tayyip’in yerine kim gelecek? Başka adam mı var ülkeyi yönetecek?’ dedikleri gibi.

       İyi ki Allah bu ülkeye Tayyip’i, CHP’ye de Kılıçdaroğl’nu vermiş! Ülkeyi bilmem de CHP’nin başına ben dahil kim geçerse geçsin en az Kılıçdaroğlu kadar yönetir. Nasıl olsa yüzde yirmi beşten ne aşağıdayız, ne de yukarıda.

      Amacınız ne? Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirleri geri mi vereceksiniz? Yoksa söylenenler doğrumu? Siz bir proje misiniz? Emin olun içime böyle bir kuşku girmedi değil.

     Ey genel başkanım! Ey yöneticilerim!  Siz bu parti içi demokrasiyi neden uygulamıyorsunuz? Kendi partinizde demokrasiyi uygulamadan ülkeye demokrasiyi getireceğinize kim inanır? O partide yedi dönemdir, yani otuz beş yıldır milletvekilliği yapan kişiler var. Allah’ınızı  severseniz söyleyin insan ömrü ne kadar?

       Yine o partide dedesi babası amcası vekil olan kişi var. Sülale boyu vekil. İnsan Allah’tan korkmazsa kuldan utanır. Merak edenlere o isimleri ben veririm.

       Sadece partide demokrasiyi uygulasak biz her dönem iktidar oluruz. Milletvekili listeleri nerede hazırlandı biliyor musunuz? Genel merkezin 12. Katında. Yine 12 kişilik Polit büro misali genel merkezdeki bir gurup tarafından. Sonra çalışacak koşturacak öyle mi? Taban aptal değil. Çalışmak koşturmak bir motivasyon işidir.

        Bir de Özgür Özel beyefendi var. ‘KILIÇDAROĞLU oğlu gitsin diyenlerin üstünü kazıyın altından AKP çıkar demez mi?’ Oysa asıl kalsın diyenlerin altından AKP çıkar. Çünkü KILIÇDAROĞLU ve ekibi kaldığı sürece AKP iktidarda kalıyor. Giderse tabi ki kadrolu millet vekili sayın Özgür Özel de bir daha vekil olamayacak.

       Şimdi değerli dostlar bu saatten sonra Kılıçdaroğlu ve diğer yöneticilerin o makamlarda kalmaları hayatın doğal akışına, eşyanın doğasına aykırı. Bu gün bir otel müdürü bir yıl otele zarar ettirsin patron kapının önüne koyar. Sıradan bir şirketin müdürü için yine öyle. Bu bir değil, iki değil on defa. Sonuncusu en ağır yenilgi.104 yaşında, ulusal kurtuluş savaşı vermiş, devlet kurmuş, laiklik gibi bir devrimi gerçekleştirmiş Gazi Mustafa Kemal’in partisi bir otel müdürü, bir şirket müdürü kadar yok mu?

       22.000 sandıkta adam görevlendiremiyor. Tek başına bu ayıp bile size yeter. Gerçekten ne bekliyorsunuz orada? Büyük şehirleri geri vermek için mi bekliyorsunuz?

       Değerli dostlar seçim dönemi boyunca Erdoğan’ın söylediği bir tek doğru var. Nedir biliyor musunuz? ‘Ben hesap uzmanı değilim ama bu adam sıfır oya 39 millet vekilini nasıl verdi?” dedi. Hadi buyurun. Hangisini yazayım bilemedim ki. Elde birde Macaristan örneği varken bu kadar yanlış ancak taammüden yapılır. Devlete ‘Şahsım devleti’ diyoruz, CHP de Kılıçdaroğlu’nun şahsım partisi olmuyor mu?

        Altılı masanın bir mutabakat metni var. Sonuna kadar okudum. Hiç Atatürk ismi geçmiyor. Kelime olarak laiklik geçmiyor. Tarikatlarla nasıl mücadele edileceği yazmıyor. İstanbul sözleşmesi geçmiyor. Kürt sorunu geçmiyor. Sayın genel başkanım lütfen söyler misiniz siz nasıl mutabık oldunuz? En acısı Cübbeli Ahmet’in alay konusu olmak.

       Sayın genel başkanım, 2015 haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini Davutoğlu’ndan sonra size vermesi gerekirken vermedi; tavır koyabildiniz mi? Hayır. İşte biz sarı öküzü o zaman verdik. Sonra 16 Nisan 2017’de ben de sandık başındaydım. 2,5 milyon mühürsüz oy geçerli sayıldığında gidip YSK nın önüne oturabildin mi ? Hayır. Anayasanın 101. Maddesine (3. defa cumhurbaşkanı seçilme meselesi) sahip çıkabildiniz mi? Hayır. Peki siz bu halka nasıl güven verip de oy alabileceğinizi sanıyordunuz? Yazsam sabaha kadar yazarım.

            Şimdi yapılması gerekene gelelim: En alttan kasaba ve ilçelerdeki çaycılar dahil, İlçe ve il yönetimlerinden genel merkeze, genel başkana kadar herkes demokrasinin gereği olan istifa mekanizmasını çalıştırmalıdır. CHP tabanından özür dileyerek değişimi başlatmalıdır. Aksi halde önümüzdeki yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük şehirleri de geri vereceğiz. Benden söylemesi.

           Son sözüm bir tavsiye niteliğindedir. Parti içi demokrasiyi ‘ama’sız ‘fakat’sız yüzde yüz uygulamaktır. Çünkü demokrasiyi uygulamamanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

          YAŞASIN DEMOKRASİ!

         Hoşça kalın dostça kalın!