Bu haftaki yazıma başlarken iki kişiye teşekkür etmek istiyorum. Biri beni gazetesinde yazmaya davet eden, teşvik eden, cesaret veren Gazete Alanya’nın sahibi Muammer Soylu; diğeri de hayatımın her döneminde benden desteğini esirgemeyen, ‘Yazarsın, yapabilirsin’ diyerek beni cesaretlendiren, yazdıklarımı düzenleyen, eski ama hiçbir zaman eskimeyen dostum emekli öğretmen Hasan Göztepe. Ve olumlu olumsuz tepkilerini gösteren değerli okurlarım.

İyi ki varsınız! Sayenizde bu yazma işini çok sevdim, yazdıkça da seveceğim.

Konumuz yine yazdıkça büyüyen, derinleşen, ahlaksızlaşan AHLAKSIZ KİRALAR.

Yazarken bir yandan da araştırıyorum. Araştırdıkça da neler çıkıyor neler!? Emlakçılar ev sahipleri adına evi kiraya verirken öyle bir sözleşme yapıyorlar ki deyim yerindeyse kiracıları iğdiş edip bırakıyorlar. İş kira miktarıyla sınırlı kalmıyor. “Çocuğun var mı?” “Kaç çocuğun var?” “Daha çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?” “Konuğunuz gelir mi?” “Çok mu gelir?” “Yatıya kalır mı?” “Evde hayvan besler misiniz?” “Evde ayakkabıyla mı dolaşırsınız?” Saymakla bitmeyen sorular. Neredeyse evli çiftlerin cinsel hayatını bile kayıt altına alacaklar.10 bin 15 bin lira kiralarla oturanların hayatlarında cinsellik de kalmaz ya neyse! Gülmeyin, adam kirayı öder ödemez gelecek ayın kirasını düşünmeye başlar.

Değerli dostlar oysa barınma sorunu bir insan hakkı sorunudur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin birinci maddesi “ Yaşamak bir insanın en doğal hakkıdır. Hiç kimse tarafından elinden alınamaz”  der. Bu hakkı koruma görevi de devlete aittir. Tabi ki sosyal devlete. Bir insanın yaşaması için beslenme giyinme ve barınma hakkını sağlamak devletin görevidir. Öyle de olmalıdır. Ama nerede öyle devlet!? Ara ki bulasın.

Diyalektik ve tarihi materyalizmi anlayarak okuyanlar bilirler. Toplumlar ilkel toplum, köleci toplum, feodal toplum aşamalarını yaşayarak bugüne kadar gelmiştir. Bugün yaşadığımız sistemin adı da kapitalizmdir.

Önce insanlar avcı toplayıcı oldukları dönemde yaşayabilmek için doğadan otlar toplayarak ve avlanarak karınlarını doyurmuşlardır. Ağaç yaprakları ile avladıkları hayvanların derileri ile de giyinmişlerdir. Mağaralara sığınarak hayatta kalmayı başarmışlardır. Ama günümüzde barınma bir insan hakkı sorunudur. Bu sorunun çözümü de devletin görevidir. Ama egemen sınıfın elindeki devlet mekanizması bunu yapmaz. “Al, bu sizin hakkınız” demez. Mücadele etmek gerekir. Çünkü tarih göstermiştir ki hak verilmez alınır. Almak için de örgütlü olmak gerekir. Örneğin Şili’li besteci Sergio Ortega “Örgütlü halk yenilmez demiştir. Cem Karaca “Bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor” diye haykırmıştır.

Yani kiracıların da EYT’liler gibi örgütlü olması, mücadele etmesi gerekmektedir. Bunun önünde yasal bir engel yoktur.

Düşünsenize, Kiracılar Birlik ve Dayanışma Derneği adıyla her il ve ilçede bir derneğiniz oluyor. O il veya ilçelere gelen çalışanlar, öğrenciler emlakçıların eline düşmeden kendi üyesi oldukları derneğin aracılığı ile ev arayıp buluyorlar.

Evet değerli dostlar, bu ahlaksız kiralara en olumsuz tepki 33 yıllık eşimden ve 49 yıldır üyesi olduğum partiden, CHP’den geldi.

Olay şöyle gelişti: Kayın validemin kendi oturduğu evden başka üç evi daha vardı. Ben cezaevindeyken eşime annesi bir ev vermiş. Pandemi döneminde bir tanesinin kirasını almalarını söylemiş. Ama kendine bakmayabilirler düşüncesiyle tapularını vermemiş. Eşime verdiği evin yıl dönümü yaklaşmış. –miş’li yazıyorum, çünkü bunlar ben cezaevindeyken olmuş, ben de yeni öğrendim. Kira işi yazı konusu olunca da eşim bana kızdı. 1.200 liraya oturan adamın kirasını 1.500 yapmasını söyleyince kıyamet koptu. 2.000 lira yapacakmış. Oysa ablasının kiracısı 5.000 liraya oturuyormuş.

Şimdilik sorun beklemede kaldı.

Partimde ise sorun bundan farklı değil. Çünkü yönetimdekilerin ilk dört kişisi müteahhit, birisi hem müteahhit hem emlakçı, diğer ikisinin de hatırı sayılır derecede kirada evleri var. Bana tepkilerini de üye listesini vermeyerek gösterdiler. Bu listelere aday olduğum ilçe başkanlığı için ve genel seçim için ihtiyacım vardı. Mobbing uygulayarak görev vermediler. Disipline de verebilirler ama beni yıldıramazlar. Partim veya gerçekleri yazmak konusunda bir seçim yapmam gerekse yazmayı seçerim.

Çünkü ben sosyalistim. Sosyalistler hayata parti penceresinden değil toplumsal sınıf penceresinden bakarlar. As’lolan A partisi, B partisi değil ezen ezilen, sömüren sömürülen mücadelesi; emek sermaye çelişkisidir. Kiracı ev sahibi durumu da bunun bir yansımasıdır.

Hoşça kalın, dostça kalın!