Siyasi atmosfer seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte tansiyonları yeniden yükseltmeye başladı. Yıllardır süregelen ideolojik tartışmalar yerini rejim değişikliği üzerinde yeniden demokrasi kavramını masaya yerleştirdi. Seçim barajının siyaseti iki kutuplu kitleye dönüştürmesine rağmen uydu görüntüsü veren siyasi aktörler de varlığını idame ettirme gayretine girdi. Her lider seçmenin özgür iradesini bir kenara atıp blok oy potansiyeli üzerinden “bizimle görüşülmez ise kazanamaz!” teorisi ekseninde yorum yarışına girmiştir. Seçimde esas güç ise seçmenin özgür iradesinin akışı ve sandığa yansımasına göre neticeye ulaşacaktır…

İki ittifak adayı ile seçime girilecektir. Siyasetin sert ve keskin dili üzerinden seçmen iki kutupta bloke edilmiştir. Ekvator çizgisi misali ayrışan kutuplardan geçiş hatları kapalı gözükmektedir. Alınacak oylar hemen hemen belli oranlarda seyretmektedir. Küçük de olsa, farklı kelimeler ile de ifade edilse uydu partilerin pazarlık payları üzerinden seçimi kazanma ihtimalleri öne çıkmaktadır. Bu durum uydu blokun elini güçlendirecek, pazarlık payını arttıracaktır…

Cumhur ittifakında “aday belli, kararı nettir.” Reis’in adaylığı millet ittifakı tarafından tartışılmaktadır. “Hukuk mu, guguk mu!?” söylemi dikkatlerden kaçmamıştır. Bu seçim süreci daha tartışmalı geçeceğe benzemektedir. Seçmenin ayrıştırıcı ve hakarete varan dil kullanımından rahatsızdır. Birleştirici dil, kapsayıcı politika daha çok potansiyel yaratacaktadır. Cumhur ittifakı mevcut düzenin sürdürülmesine seçmeni ikna etmek istemektedir…

Millet ittifakı da sade ve uzun yolculuğun sonunda yumruklanan masayı devirmeden nihai sonuca ulaşmıştır. Kazanacak aday vurgusu liderlerin birlikte Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını da sürece eklenerek bütüncül, kapsayıcı, birleştirici, güçlü tabloyu yansıtmıştır. Saadet masasında kurulan “Halil İbrahim Sofrası” etrafında yapılan dua ve tövbe ile kem gözlerden korunma postuna bürünmüş, Yunus felsefesi ile yola çıkarak yeniden Kuvayı milliye ruhuna atıfta bulunarak “güçlendirilmiş parlamenter sisteme” geçişi yemini yapılmıştır…

Türk ülküsü ışığında devlet-i ebedi müddet ideali için ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğinde oluşan milli birlik ülküsü Kuvayı Milliye ruhu kolonları Hacı Bektaş-i Veli, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre ve Mevlana felsefelerinin bileşkesinde yer almaktadır.  İslâm idare sisteminde tanımlanan “meşveret” yani “istişare” batı kültüründe “demokrasiyle” ifade edilir…

Objektif bakılınca “Cumhur ittifakı ortaklarına göre HDP’yle AKP’nin görüşmesi mubahtır da CHP’ninki günah mıdır ?” HDP, anayasal kuruluş vasfıyla TBMM’ni başkan vekili sıfatıyla idare etmekte değil midir? T.C. kimliği taşıyan herkes ve kesimin reyinin rengi farklı olsa da değeri aynıdır ve seçim tek rey ile kazanılır. Polemikler üzerinden toplumu germek sahte bir ayaktır!..