Yaşanan asrın felaketi depremin yıkıntıları yerinde dururken türlü senaryo ortalıkta dolaşıyor. Deprem bölgelerinde yaşanması muhtemel göç dalgalarından tutun bu bölgeler başta olmak üzere yerleştirilecek başka kitlelerle ülke nüfusu demografik yapısının değiştirilmesiyle yeni işgal girişimlerinin başlatılacağı gibi akla fikre sığmayan dedikodular..  

Teknolojinin gelişimi ve ulaştığı hedefin nihayetinde dün “evde kal” denmesine rağmen bugün “eve girme” senaryosunun kurulduğu “suni deprem” yaratıldığı söylentileri algı operasyonlarının parçası mıdır bilinmemektedir. Süper güçlerin teknoloji çağı savaş taktiğinin fiziki güç ve kuvvetleri aştığı, nükleer denemelerin yerini teknolojik ışınların aldığı veya alacağı şeklindeki veriler tabii ki şüphelerin kaynağını oluşturmaktadır… 

Yerin bilmem kaç kilometre derinliklerinden alınabilen sinyal ve deprem üssü noktalarının belirlenmesi yöntemlerine depremlerin ateşlenme yöntemi de eklenmeye çalışılmaktadır. Lazer ışınlarının teknoloji çağında en güçlü savaş silahı olarak kullanılabileceği yönünde suni deprem çalışmaların yapıldığı yaygınlaşmaktadır. Böyle bir düşmanlık düşünülür mü bilinmez…

Teknoloji elbette peynir ekmek gibi toplumsal ihtiyaçlardandır. Sosyal hayatı kolaylaştırmakta, insanlığa daha rahat yaşam potansiyeli sunmaktadır ama doğal ihtiyaçların bile iyiye kullanımı önemlidir. Kötüye harcanan her an insanlık için felaketin habercisi demektir. İnsanoğlunun kendisini felakete sürüklemesine yine insanoğlunun izin vermesini beklemek veya düşünmek ne acı gerçeklerdir. Fakat tarih denen geçmişin gerçekleri hep bu acılarla doludur. Milli tarihlerin ana maddesi kazanılan veya kaybedilen savaşlarda ortaya çıkmaktadır…

Uzun yıllardır fezayı keşfederek uydular kuran ve insanlığın modernizasyonuna katkı sağlayan teknolojinin internet ağı ile bilişim çağında yerin merkezine doğru yönelmesi doğaldır ama yıkıcı değil, yapıcı pozisyonda yol almasını beklemek insanlığın en tabii hakkıdır. Dünyanın yönetim şekli ile de ilgisi var mıdır bilinmese de türlü senaryoların ortada dolaştığı açıktır…

Anlaşılan odur ki bundan böyle doğal denen afetlerin yapay üretim çalışma ve çabaları önümüze gelecektir. Millet olarak uyanmak ve her gelişmenin takip ve kontrolü türk bilim insanı yetiştirmesiyle teknolojik iplerini ele geçirmek durumunda olunması gereği açıktır. Yabancı bilim ve teknoloji dünyasının bilişim araçları, ileri teknoloji ve lazer ışınları kullanımı ile dünyayı karıştırma arzusu taşıyanlar tarihte olmuştur, gelecekte de olacaktır. Işınlama yöntemi ile istenilen büyüklükte, istenilen genişlikte, arzu edilen derinlikte yapay felakete hazırlıklı olmak gerekmektedir. Söylentilere göre doğal afetleri tetikleyen yapay afetler devreye girebilecektir. Bunların altında muhakkak ki işgal senaryoları yer almaktadır…