“Kurşunlu yıllar mı” desek, “eylemli seneleri mi” hatırlatsak bilmem ama, yakın tarihimizde, birinin diğerini günün şartlarında tanımlayan ve tamamlayan, fikir sistemlerini tetikleyen, silahlı fiiliyata kadar kabartan dönemler yaşanmıştır.  Aktif politikanın dayanağı ve hırçınlığı bu günlerin kalıntısıdır. Düşünürler ilmi kariyerlerini daima korurken ilminin yayılması ve yaygınlığı kapsamında küreselleşmeye sürükleyen fikir eylemleriyle milli toplumlarda paylaşım sahaları üretmek istemekte, sevk ve idaresine hâkimiyet duygusu taşımaktadır. Söz konusu gayesine erişmek için hak, hukuk, adalet savunuculuğuna girişmektedir. Militanları siyaset ve politikadaki hizipleşmede aktif rol oynamakta, kendisinden olmayanları tehdit edebilmektedir. Bazen, ilaç gibi, zaman, karşıtları barıştırmakta, mücadeleyi farklı yöne kaydırabilmektedir. Halkın emek-sermaye, inanan-inanmayan, sağcı-solcu, Müslüman-kâfir gerginleştirilmesi partileşme zemininde düşünürler kaygılanırlar. Çirkin düşünce kefen giymiş tipler yaratır. Çıkar politikaları iyi niyetleri, inanmışları kullanır, atar. Militanizmin kol gezdiği sahada iyi ve kötü her şeyle karşılaşmak mümkündür: Darbeler, ayırmalar, kayırmalar, sevgiler…

“Militarizm;” savaş ve savunma, askeri konularla ilgilidir. Militanizm, sivil düşünce akımlarının içinde gelişen fikir hareketlerinin etkisiyle, demokratik ortamlarda doğruluğuna inandığı lider ve fikriyatına amatörce de olsa gönülden bağlanan ve başarısı için çalışan üyelerin fiiliyatlarını ifade eder. Beyin ve vücutlarının ortak hareketi ile beden dilini uyumlu kullanabilen vasıftadır. Aileden aşirete, devlete uzanan yolculukta militanist ruhluların büyük payları vardır. Her ortamda haklılıklarını kabullendirecek tezlerle yapılan ve yaptırılan eylemlerden kurtulma kanallarını iyi bilirler. Emirsiz, işaretle eyleme girişebilirler. Fikir sistemlerinin misyonerleri sivil, silahlı veya silahsız militanlarıdır. Dış güçlerin işine yarar. Düşünürler için en iyi silah fikirdir..

Çok çeşitli ve farklı gibi gösterilmesine rağmen düşünce akımları üç gurupta omurga kurmuş durumdadır. Batı bilimsel faaliyetlerini Mısır’daki piramitlerden başlatıp; Mezopotamya’ya yönlendirmekte ve Eğe medeniyeti ile devam ettirirken Türk-İslam Medeniyetine ulaşmaktaysa da 18. Yüzyıldaki Rönesans ve reform hareketleriyle Avrupa’nın yeniden dirilişi, bilgisayar, internet, dokunmatik çağını önümüze getirmektedir. Bu bilimsel akış süreci ve medeniyetlerin sergilenmesinde “putperestlik, ilahiyat, milliyetçilik” karşı karşıyadır. Tabii ki mayası insan olan fikir sistemlerinde ortak noktalardaki bileşkeleri yüksek oranda mevcuttur…

Fikir çatışmaları birinin tam doğru anlayamamış; diğerinin de anlatamamış olmasındandır. Milletler mücadelesi ve siyaset meydanları militanizmin çatıştığı sahalardır. Politika iyice çirkefleştirmiş, kutsal ve kutsiyetleri tahrip etmiş, yozlaştırmıştır. Düşünce adamları her daim olacak; politika tertemiz verilerini kirletecektir. Aktif dünyada fikir ve düşünce düşünenlerin değil, kara kara düşündüren politikacıların elinde oyuncaktır. İnsan ideallerini ayrıştıran pozisyona girmiştir. Düşünce atmosferinde militanlara değil, fikir üretip umut veren düşünürlere ihtiyaç vardır. Düşünce politikadan arındırılmalı, ilim ile amele sarılmalıdır...