Yaratılış felsefesi insanoğlunu aynı ana ve babadan yaratıldığına açıklık getirmekte, dinler tarihi de yaratılışın oluşum, gayesi ve soy ağacına yön vermektedir. Bilimin de benimsediği Nuh tufanı yaratılışı yeniden şekillendirmiş, toplumsal oluşumların milletleşme sürecini (Hz) Nuh’un evlatları soyuna yönlendirmiştir. Türklerin ilk atası da böyle tanımlanmaktadır. İslam inancı, insanların aynı ana ve babadan yaratıldığı, kabile, milletlere ayrıştırıldığına yer vererek “barış” vurgusu yapmaktadır. Vatan, millet sevgisi imandandır denmektedir.

Tarihin akışı sürecinde milletlerin oluşumu nihayetinde artan nüfus, farklı coğrafyada yerleşerek çoğalan sülalelerin iklim, beslenme imkânı, yaşam mücadeleleri yanında hükmetme arzusu iradelerini uyandırmış; toplumlaşma, devletleşme, topraklara sahiplenme duyguları günümüze kadar bilinen, bilinmeyen, sözlü-yazılı tarihi süreçte destanlaşmış, medeniyetler gelişmesi, sınırlar çizilmesi, uluslararası düzeyde milletlerin karışıp kaynaşması sağlanmıştır…

Dinler tarihi tam anlamıyla bütündür. Milletlerin farklı isimler altında anılması varlığının idamesi dinler tarihi ve son din İslâm inancında yer almaktadır. Bireyin falan millettenim demesi dine uygundur: Kişi kavmini övmekle kınanamaz! Tarihî vakalar yaratılış gayesini aşarak barışık yaşaması, anlaşması gereken insanlar hesaplar peşine düşerek varlığına ters davranışa girmişlerdir. Belki de üstünlük iddiasıyla yanıp tutuşmuşlardır ama yine İslâm inancına göre yaratılış gereği milletlerin birbirine üstünlüğü yoktur: “Arap’ın aceme üstünlüğü yoktur, gibi..

Üstünlük takvada; ilimde, irfanda, inançta, ahlakta, medeniyette başarıda olarak ifade edilmektedir. “Bilen ile bilmeyen bir olur mu!; İlim Çin’de dahi olsa git öğren.; Bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum…” şeklindeki derin manalı sözler dinler tarihi ve İslâm’ın ilme kattığı değer açısından önemlidir. Batılı; Türklük ile İslâm’ı özdeşleştirmiş,  etle tırnak gibi olduğunu anlamış planlarını buna bağlamıştır. Türkler İslam’dan uzaklaşırsa İslam’la mücadele biter düşüncesindedir. İslam düşmanlığı hedefinde Türk Düşmanlığı fikri gizlidir. Türk olmak, Türklük ve İslam için elbette önemli; batılı için tehdittir. Türk; “ne mutlu Türküm diyene!” veciz tanımla ırkçılıktan arınmış, Türk ülküsü ulusal, küresel, evrensel değer kazanmıştır…

Sosyalist akımlar Rusya’da Türk varlığını; ümmetçi ideolojiler de Müslüman olmayan Türkleri hep inkâr etmiş; Türkçü-Turancıları ırkçılıkla suçlamıştır. Politikacıların ülkücülükten dem vurup “Müslüman olmayan Türk değildir” tezi gülünç, tuhaf, utanç vericidir. Türk devlet ideali; Devlet-i Ebedi Müddet ülküsüne göre “yurt dışında Türk yoktur” ile “Müslüman olmayana Türk denmez” iddiası “kızıl elma, turan ve dünya nizamı” hedefine aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti devlet idealinde “Türklük, İslam ve Laiklik” toplumsal uzlaşı odağını oluşturmaktadır. Milliyet kader, maneviyat tercihtir. Türk ülküsüne göre yerkürede Müslüman Türk ile Müslüman olmayan Türk varlığı inkâr dilemez gerçektir. Türk birliği bir gün mutlaka kurulacaktır!..