Evet değerli dostlar, TEDBİR başlıklı bu yazı deprem içerikli yedinci yazım olacak. Aslında hepsinin başlığını deprem yazarak, 1,2,3.. gibi rakamlar koyarak numaralandırabilirdim. Daha da yazmaya devam edeceğim gibi görünüyor. Bütün yazarların, basının, medyanın yazması çizmesi gerekiyor. Gündemden hiç düşürülmemesi gerekiyor. Çünkü çok canımız yandı dostlar çook. Sadece deprem bölgesi değil bana göre 84.000.000’luk Türkiye hepimiz depremzede olduk. Örneğin ben, orada canlı canlı depremi yaşamış, yakınlarını, evini barkını, işini gücünü kaybetmiş insanlar kadar olmasam da şahsen o görüntülerin etkisinden çıkabilmiş değilim hala.

        Değerli dostlar ‘tedbir’ sözcüğünün sözlükteki karşılığı ‘önlem’dir. Yani önlemektir. Anlamı bu kadar açık ve net bir kelime çok azdır. ÖNLEM=TEDBİR tamamen bilimsel anlamı olan, günlük hayatta her zaman başvurduğumuz bir eylem türüdür. Olması ihtimal dahilinde olan olumsuz şeylere karşı önceden baş vurulan, gerek kişisel olarak gerek toplum olarak baş vurduğumuz bir uygulamadır.

        Bilim insanları tedbiri kendi içinde ikiye ayırmış. Bunlardan birine KORUYUCU TEDBİR, diğerine e ÖNLEYİCİ TEDBİR demişler. Koruyucu tedbir var olan tehlikeye karşı korunma önlemi almak. Örneğin en basiti evimizin kapısını kilitlemek. Örnek o kadar çok ki günlük hayatta bile bir sürü tedbir alırız. Salgın hastalığa karşı aşı olmak, bozuk havada yağmur yağabilir diye yanımıza şemsiye almak, hırsıza karşı kıymetli eşyalarımızı daha sağlıklı bir yere kilitlemek, devlet büyüklerimizi bir saldırıya karşı korumak, yolculuğa çıkacağımızda arabamızın bakımını yaptırmak, değerli eşyalarımızı sigorta yaptırmak gibi. Yani eşeğimizi sağlam kazığa bağlamak.

         Bir de önleyici tedbir var. Bu da, ilerde olması muhtemel olumsuzluklar karşısında önceden olmaması için önlem almak veya olması kaçınılmazsa sonuçlarını en aza indirebilecek en yüksen önlemin alınmasıdır.

        Şimdi değerli dostlar, bu önleyici tedbir denilen şey Amerika’nın dış politika doktrinidir.

        O da şöyledir: Dünyanın her hangi bir köşesindeki bir ülkenin, ileride 30,40,50 sene sonra Amerikan çıkarlarına zarar verebileceğini hesap ederek şimdiden, yıllar öncesinden önlem almak. Yani o ülkenin veya o devletin kellesini götürmek. Bu yolla tehlikeyi bertaraf etmek.

        Peki Amerika dünyanın herhangi bir köşesinde 50 sene sonra Amerikan çıkarlarına zarar vereceğini düşündüğü ülke veya ülkeleri bertaraf ederken, bütün bilim adamları, bütün bilimsel kurum ve kuruluşlar deprem olacağını söylerken, hatta söylemeden de öte bas bas bağırırken neden bir önlem almamışız? Önlem almadığımız gibi çürük yapılara bir de para karşılığı af vermişiz. Geri dönüp bir de ” Kader planı“ demişiz. Yetmemiş, ‘Mars’ta da olsalar gene öleceklerdi“ demişiz. Evini barkını, tüm yakınlarını kaybetmiş insanlara çadır satmışız. O da yetmezmiş gibi Diyanet eliyle “Evlat edindiğiniz depremzede çocuklarla evlenmenize dinen bir engel yoktur” demişiz.

        Bana göre Türkiye’nin en büyük sorunu deprem değerli dostlar! Tedbir bilimsel bir kuraldır. 21 yıldır da ülkeyi tamamen bilim karşıtı bilime düşman kaderci bir zihniyet yönetiyor. Bir haftadır İstanbul’dayım. Buraya bunların döneminde burada bir deprem olursa bırakın Türkiye’yi, Doğu Avrupa, Rusya,  dünyanın beşte biri çöker. Biter.

        Evet değerli dostlar, bütün sorunlar gibi deprem sorunu da aklın ve pozitif bilimin ışığında çözülür. Bu zihniyetle bir İstanbul depremi yaşamak istemiyorsak bu bilim düşmanı, bu kaderci iktidarı bu ülkenin başından bir an önce göndermek gerekir. Bu 84 milyonun boynunun borcudur. Ve de en büyük TEDBİR’dir.

HOŞÇA KALIN, DOSTÇA KALIN!