Bu haftaki konumuz Alanya'daki taksi terörü. Bunu yediden yetmişe herkes biliyor ama kimse dile getirmiyor. Yetkililer ise her şeyde olduğu gibi bu konuda da hak getire.

Bu kentin bir şehremini var. Yani kaymakamı, cumhuriyet savcısı, garnizon komutânı, emniyet müdürü var. Bu taksi terörünü bilmemeleri imkânsız. Önlem alma yönünde en küçük bir çabalarını duymadım. Duyan varsa beri gelsin. Osmanlı döneminde bile bırakın yetkilileri, padişah bile tebdili kıyafet yaparak çarşıyı, pazarı gezer; fiyatları kontrol eder, halkın sorunlarını öğrenme fırsatı bulurdu.

Çarşının en merkezi yerinde Bostancı Pınarı Caddesi kavşağında iş yerim var. Yukarıda saydığım makam sahiplerini buralardan geçerken hiç görmedim. Gören varsa beri gelsin.

"Bu taksiler sana ne yapıyor" diyen olabilir. İş yerimin önündeki trafik lambalarında öndeki araç kırmızı ışıkta durunca arkadaki taksici durmadan korna çaldı. İş yerimdeki turistler rahatsız olunca uyarmak zorunda kaldım. Adam taksisinden inip bana saldırdı. Böyle bir şey yaşadım.

Herkes biliyor ki bu arkadaşlar taksileriyle sokağa çıkınca her tarafı kendilerinin bahçesi sanıyorlar. Ne kural tanıyorlar ne kanun. Koskoca caddeyi kendi özel mülkleri yapmışlar, 'başkasının benim mülkümde ne işi var?' Der gibi. Polis kavşakta kontrol ediyor, adamlar müşterisini alıp ters yönden bile çıkış yapıyorlar. Onlara seslenmeyen polis bir motorcu çocuğun kafasında kask olmadığı için motorunu bağlıyor. Yasaların eşit uygulanmadığı bir yerde o çocuğun devlete olan güveni darmadağın oluyor.

Bu taksiciler bazen müşteri de beğenmiyor, bazen de taksimetreyi açmıyorlar. Müşteriye kötü davranıyorlar. Hangi birini sayayım? Ondan sonra taksi durakları, plakalar aldı başını gidiyor. İstanbul'u geçti. Müthiş bir rant.

Kırk yıl önce ehliyet alırken geçiş üstünlüğü olan araçları öğrenmiştim. Sırasıyla ambülans, itfaiye, bir olaya müdahaleye giden emniyet araçları. Bu Alanya'da tamamen değişti. Öncelik taksinin, sonra motorun, sonra da bu sene türeyen yabancı plakalı (Ukraynalı) araçların. İtfaiye araçları, ambulanslar, Alanya'nın deyişiyle "çığrınıyor"; aldırış eden yok.

Şimdi konuyu açıp biraz da sorunun kaynağına inmeye çalışalım.

Sayın Cengiz Aydoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde plakalar 990 olarak dondurulmuştu. Ondan sonra Mustafa Bekâr iki yıl yaptı. Üç dönem, yani on beş yıl da Hasan Sipahioğlu yaptı. Adem Yücel de sekiz yıldır yapmakta. Yani döneminin bitmesine iki yıl var. Plaka işi 990'da dondurulalı 25 yıl oldu. Bu zaman içerisinde Alanya'da çok şey değişti. Nüfus tam beş kat arttı, plaka sınırı halen 990.

25 yıl önce Atatürk Caddesi ve Şevket Tokuş Caddesi yetmez oldu. Bir de Çevre Yolu açıldı; o da yetmiyor. Şimdi de alternatif yol açılmakta.

Adliye binası yetmedi, eski Cezaevinin olduğu yere yeni Adalet  Sarayı yapıldı. Sanki Saraydan adalet çıkacakmış gibi. Yetmedi ek bina açıldı. Hasbahçe'deki cezaevi yetmedi, Mahmutlar'ın üstüne üç bin kişilik dev bir cezaevi inşa edildi. Taksi plaka sayısı yine 990. Belediye binası yetmiyor, yeni belediye binası inşaatı yapılmakta.  Oysa şimdiye kadar çoktan bitirilmiş olmalıydı. Tüneller yapıldı, taksi plaka sayısı yine 990.

Arkadaş, bu Alanya'ya hiçbir şey yetmiyor ama her ne hikmetse taksi plaka sayısı yetiyor. Ben anlayamadım, anlayan varsa beri gelsin.

Bir de bu 990 sayısı sırf Alanya'daki sayı değil aynı zamanda Aytap ile Alara arasındaki sayı. Üstelik Alanya'nın bu artan nüfusunda yaz aylarının artan nüfusu yok. Bunu insanın aklı almıyor.

Değerli Alanyalılar! Bu sorun yalnızca icra makamlarının sorunu değil. Ana muhalefetin de sorunu. Allah'a şükür, muhalefetin sorunu gündeme getirdiğini bile görmedik.

Son olarak şunu da ekleyeyim: Taksicilerin çoğu kiracı; yani bir ev, bir dükkân kiraya verilir gibi plaka kiraya verilmiş. Bu kiracı sürücüler de evine ekmek götürebilmek için sağa sola saldırıyorlar.

Hoşça kalınız.