Evet değerli dostlar, bu haftaki konumuz HELALLEŞMEK üzerine olacak.

Soyut bu kavram içinde kurnazlıklar barındırmakta. Öbür taraftan da kendisine kurnazca yer edinmeye çalışmakta.

Konuya şöyle bir açıklık getirebiliriz: Diyelim ki biri haksızlık etti, bunu da biliyor. Kendince öbür tarafta bunun hesabını da verecek ya, karşı tarafın boş bir anında onlardan helallik istiyor. Onlar da 'Helal olsun!' dedi mi iş bitmiş oluyor. Helalliği almış oluyor. Bu iş aile içinde - örneğin Alanya'da- miras konusunda da çok kullanılır. Güçlü olan amca, dayı aslan payını alır kenara çekilir. Aradan yıllar geçer, ünlü ozan Musa Eroğlu'nun türküsünde olduğu gibi 'Yolun sonu görünmeye' başlar. Veya Hacca gidecek olur, O zaman helallik istemek aklına gelir. Ağabey, kardeş, bacı gibi en yakınlarından başlar. Gidip de dönmemek var ya! O duygusal ortamda alır helalliğini. Bu yüzden hiç sevmem bu işi. İçinde kurnazlık barındıran hiçbir işi hazzetmem.

Şimdi 'Bu iş nereden çıktı?' diyeceksiniz. Benim sayın genel başkanım Kemal Kılıçdaroğlu'ndan çıktı. Milletimizle helalleşecekmiş. O günden beri 'Genel başkanım benden ne zaman helallik isteyecek?' diye beklemekteyim. 'Şakir, ne alaka?' dediğinizi duyar gibiyim. Bal gibi alaka. Başkanım bizim gibilerle değil sanırım türbancılarla, muhafazakarlarla helalleşmek istiyor. Yıllardır yaşadıklarımızı sıralayayım, siz de ne alaka olduğunu anlayın:

15 yaşımdan beri kendimi komünist ve ateist olarak hissetmekteyim. Alevi değilim ama kendimi Aleviliğe yakın bulmaktayım. Burum böyle olunca bundan 100 yıl önce 20 Kasım 1922'de Karadeniz'de boğularak hunharca katledilen TKP Genel başkanı Mustafa Suphi ve 15 arkadaşı için; 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde öldürülen şair ve yazar Sabahattin Ali için; 1937-1938'de gerçekleşen Dersim katliamı için helalleşme istemekteyim. Çünkü bu dönemler CHP'nin tek başına iktidar olduğu dönemdir.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edildiği 12 Mart 1971'de Başbakan Nihat Erim CHP'liydi; bu fidanların idamını onaylayan ellerin arasında 40 tane de CHP'li milletvekilinin oyu vardı. Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere'de aynı dönemde, 30 Mart 1972'de katledildi. Diyarbakır zindanlarında akıl ve vicdan almaz işkencelerle öldürülen İbrahim Kaypakkaya'nın cesedi bir torba içinde babasına aynı dönemde teslim edildi. Büyük ozan Mahzuni 'Şerif Yesin seni yılan Çayan/ Erim erim eriyesin' dizelerini o dönemde yazdı.

Gelelim şimdi zurnanın zırt dediği yere: Yıl 1993. İktidarda SHP/DYP koalisyonu var. Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı. 2 Temmuz günü Madımak Oteli'nde, bir canavarın ağzından çıkıp göğe yükselen alevlerin içinde 38 aydın yakıldı. O günün Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu bugün altılı masanın vazgeçilmezi. Her görüşümde tüylerim diken diken oluyor. Bu ülke bunlarla kurtulacaksa kurtulmasın, döküle kalsın.

İşte bu nedenlerden dolayı genel başkanım Kılıçdaroğlu^nu benimle helalleşmeye bekliyorum. Ama gelmesin, hakkımı helal etmeyeceğim. Bizim oylarımızı cepte görmüş demek ki hep sağ zihniyeti kazanmaya çalışıyor. Evet, Alanya CHP İlçe Başkanlığına adayım. Yazdıklarımla da rakiplerimin eline koz veriyorum. Beni disiplin kuruluna versinler. İhraç etmeyi başarırlarsa bir dişli rakipten de kurtulmuş olurlar. Rahmetli babam derdi ki' Oğlum doğruyu mezarda mı söyleyeceksin?'

NOT: Bu konuları, kendisine güvenen herkesle televizyon kanalları dahil her yerde tartışmaya hazırım. O Karamollaoğlu'yla aynı masaya oturmak benim için zuldür.

Dostça kalın, hoşça kalın.