“Yaşayan değil, Alanyalı olan bilir…”

Alanya’da yaşamak başka, Alanyalı olmak bambaşka bir şey.

Ben ikinci gruptanım. Yani burada doğdum, burada büyüdüm, burada yaşadım.

Öyle olunca insan bazen, “biz de birkaç satır yazalım” diyor.

Neden mi?

Çünkü görüyorum ki, bu şehirde kendini “gazeteci” zanneden birçok kişiden daha fazla bilgiye ve deneyime sahibim. Bunu da yalnız ben değil, yaşadıklarımı bilen herkes söyler. Özellikle Alanya Belediye içinde veya Belediyeyle iş yapan çevreler gayet iyi bilir.

Biraz kendimi tanıtayım..

1972 Alanya doğumluyum.

Anne tarafım Mahmutseydi Mahallesi’nden,

Babam ise yedi göbek Obalı.

Evliyim, iki kız babasıyım.

İlkokuldan liseye kadar eğitimimi Alanya’da tamamladım.

1990–1992 yılları arasında Konya Selçuk Üniversitesi Harita Kadastro bölümü,

1993–1998 arasında ise Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunuyum.

İş hayatıma harita kadastro teknikeri olarak başladım. Önce Alanya Belediyesi’nde 1,5 yıl, sonra özel sektörde 4,5 yıl çalıştım. Ardından

1999 Aralık ayında DMS sonucu Tosmur Belediyesi’ne memur olarak atandım.

15 yıl kesintisiz çalıştıktan sonra, Büyükşehir yasasıyla Tosmur’un kapanması üzerine 10 yılda Alanya Belediyesi’nde görevime devam ettim.

Ağustos 2023’te kendi isteğimle emekli oldum.

Ama eğitim hiç bitmez diyerek 2022–2024 arasında Anadolu Üniversitesi Emlak Yönetimi bölümünü de tamamladım.

Yazı yazma hikâyem..

Gazeteci dostum Gazete Alanya’nın sahibi Muammer Soylu, 2023’ten beri, bilgi paylaştıkça çoğalır, “Hilmi abi, gel gazetede yaz” diyordu.

En sonunda, “hadi bakalım” dedim; amatörce de olsa bir şeyler yazmaya karar verdim.

Ancak baştan söyleyeyim:

Yazdığım hikâyelerdeki kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur.

Yine de “alınacak olanlar” varsa, bilsinler ki alınmak bazen gerçeğe yakın olmaktır.

İlk Hikâyemiz: Miami Günlükleri-1

ABD’de yaşayan bir dostumun anlattığı ilginç bir hikâyeyle başlayalım.

Kendisi Miami kentinde yaşıyor.

Şehrin belediye başkanı, geçmişte Küba’da tanıştığı eski bir dostunu başkan yardımcısı yapmış.

Bu dostluk zamanla o kadar ilerlemiş ki; eskiden birlikte kumar oynadıkları otellerden özel partilere kadar uzanmış ilişkileri.

Başkan yardımcısı bir dönem ekonomik olarak dibe vurmuşken, bu dostluk sürecinde yeniden zenginleşmiş, yeni “çevreler” edinmiş.

Ama eski alışkanlıklarından, yani Küba’ya gidip kumar oynamaktan vazgeçmemiş.

Bir gün Miami’de bir iş insanıyla tanışıyor. Bu kişi Miami Savcısı’yla da yakın.

Üçü birlikte Küba’daki özel bir otelin gizli ikinci katında kumar oynamaya gidiyorlar.

Dönüşte olay medyaya yansıyor.

Skandal büyüyor, Miami Savcısı başka bir eyalete tayin ediliyor…

Hikâye burada bitiyor ama insan ister istemez düşünüyor:

“Küba uzak ama oyunlar her yerde aynı…”

Son Söz

Bir sonraki yazıda yeni hikâyelerle buluşmak üzere.

Bu arada, Miami’nin en ünlü gazetecilerinden Maykım amcama da selamlar!