Dünyanın her yerinde tarihin akışı sürecinde doğal afetler olmaktadır. Bilim ise her türlü afetle ilgili çalışmalarda öngörü sahibidir. Akıl ve mantık sınırlı süreli tahmin yetkisini bilimsel tecrübe ve deneyimlerden kavramış, fay hatlarıyla öncelikli bölgeleri kategorileştirmiştir. Afet bölgelerini bilimsel yöntemlerle gündemde tutmaktadır. Fay hatlarının kırılmasıyla oluşan depremlerin yanında çığ düşmesi, toprak kayması, fırtına, hortum, sel baskını şeklinde de felaketler görülmekte madde, maneviyatın ilerisine giderek ölümcül zararlar yaşatmaktadır…

Bilimin tespitleri yönünde önlem almak kaydıyla zararların en aza indirilmesi felaket günlerinde dillerde çok dolaşmakta, vakit geçince unutulmaktadır. İzmir depreminde siyasi söylemlerin bazıları ölçüyü kaçırmış gibidir. Çaresizlik içindeki vatandaşı suçlarcasına “depreme dayanıklı olmayan evlerde niye oturuyorsunuz!?” mantığını kavramak mümkün değildir ki yıkılan evlerin çoğu mevzuatlara uygun ruhsatlandırılmış binalardır…

Deprem gündeme gelince görünen manzaradan iyi ders çıkartılmalıdır. Siyasetin Gölcük, Erzurum, vs. depremlerden ders çıkartmadığı anlaşılmaktadır. Her depremde suçlu arama ve havale sistemi iyi çalışmaktadır. Hükümete her nakit gerektiğinde imar affına sarılınca depremden başlamak üzere, mimara, mühendise, müteahhide, fen işleri yetkililerine velhasıl belediye başkanlarına suçun yüklenmesi felaketleri önlememektedir. Mahkeme kararları da genellikle kaçakların yıkılması yerine imara uydurulması yönündedir…

Gölcük depremi sonrasında yapılan değişikliklerle kurulan yapı denetim firmalarının işi sulandırmaması önemlidir. İmar planlarını çizen şehir plancılarının çalışma ilkeleri felaketlerin önlenmesinde ilk adımı oluşturur. Deprem tedbirleri planlama öngörüsü doğrultusunda yeraltı bilgilerinin, zemin etütlerinin sağlıklı işlenmesi, inşaat emsallerinin gündemdeki kaygılara fırsat vermeyecek ölçekte onaya sunulması işin ilk adımıdır…

Şehir imar planlarının çizimi ve onanması nihayetinde plan üzerinde değişiklik ve emsali aşacak düzeyde tadilat yetkisi sınırlandırılmalıdır. Planlama Beş yıllık kalkınma hedeflerine göre değil, Beşyüz yıllık gelecek vizyonuna göre çizilmelidir. Bunun için beş yüz yıl öncesinden bölgede ortaya çıkmış tarihi vakalar, afetler dikkate alınmalıdır. “Yazın kuru dere yatağına inşaat yapılırsa, kışın selden şikayetçi olmak sorunu çözmeyecek”, üstüne üstelik arttıracaktır!..

İzmir depreminde de ortaya çıkan durum şehrin planlanmasından ruhsatlandırılmasına, imar affı yasalarına kadar her kesime sorumluluk yüklemektedir. Depremde ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa, sağ kalanlara da kolaylıklar diliyorum. Herkes gücünce, gönlünce depremzedelere yardım elini uzatmalıdır...