Bu haftaki konumuz geçen haftaki konumuz olan demokrasinin devamı niteliğindedir. Yani DELEGE.

Sözlüğe baktım, google amcaya sordum; delege seçkin, seçilmiş kişi anlamına geliyormuş. Benim anlatmaya çalıştığım şey bizim siyasetimizdeki İsa'dan Önce kalma delege sistemidir. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yeryüzündeki gelişmiş ülkelerin hepsi demokraik ülkelerdir. Yani gelişmişlikle demokratiklik birbirine paralel olarak seyreder. Ne kadar demokratik ise o kadar da gelişmiştir. İsveç, Norveç, Danimarka, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya bu alanda akla ilk gelen örneklerdir.

Dikkat edin gelişmişlikten söz ettim, kalkınmışlıktan söz etmedim. Bunlar birbirinden farklı kavramlar. Yani bir ülke kalkınmış olabilir ama gelişmiş olamaz. Örneğin silah ve uzay tekniği bakımından Çin ve Rusya; petrol içinde yüzen Dubai, Katar, Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkeler kalkınmış olabilirler ama gelişmiş değillerdir. Kimse bu ülkelerde yaşamak istemez. Çünkü bu ülkelerde demokrasi yoktur. O nedenle ülkemizde en önce yapılması gereken şey demokrasiyi hayata geçirmektir. Ülkeyi yönetmek isteyen siyasi partiler kendi iç işleyişlerinde demokratik değillerse o ülkede demokrasi inşa edilemez. Şu anki partilerde krallık gibi başkanlık sultası vardır. O nedenle ilk yapılması gereken İsa'dan Önce kalma olan çağ dışı delege sistemini çöpe atıp tüm kademelerde tabanın söz ve karar sahibi olmasını sağlamaktır.

Örneğim benim üyesi olduğum ABC partisinde delege sistemi üyelerini aptal yerine koyan bir sistemdir. Birkaç senedir partimde önce ilçe, sonra il, daha sonra da genel merkez ve genel başkanlık kongreleri yapılır. Bunlar ilçe, il ve kurultay delegeleri olarak sınıflandırılır. Önce parti binalarına sandıklar konur. Üyelere haber verilerek delegeler seçilir. Ama ilçe başkanı kendisine oy verecek kişilerden oluşan bir liste hazırlar. Diğer adaylar da kendi listelerini hazırlar. Ama onların manevra alanları o anki ilçe yönetimi tarafından daraltılmıştır. Yani mevcut yönetim maça 1-0 önde başlar. Kendisine oy verecek olanlara özellikle haber edilir. Onlar eksiksiz gelir. Diğerlerinden ise ancak duyan gelir. Sözde seçimde de ellerine seçilecek olan delege listesi tutuşturulur. İşte burada üye aptal yerine konmuş olur. Bir başka tanımla üyenin seçme hakkı gasbedilmiş olur. Adet yerini bulsun diye bir seçim yapılır. Aslında sandığa götürüp attığı oy gerçekte kendi oyu değildir.

Evet değerli dostlarım, sistem aynen böyle işliyor. Parti yöneticileri en alttan en yukarıya kadar kendilerini seçecek olan kişileri yine kendileri seçiyorlar. Bu durum üyeyi aptal yerine koymak değil de nedir? Bu tiyatroyu demokrasi diye yutturmak değil de nedir? Ben de diyorum ki bu partiler yasası değiştirilip parti içi demokrasi tam anlamıyla çalışmadıktan sonra bu ülkeye demokrasi gelmez. Demokrasini olmadığı bir ülke de gelişemez ve kalkınamaz. Kimse kendini kandırmasın. Tekrar söylüyorum: Bir zincirin gücü en zayıf halkasının gücü kadardır. Haydi şimdi hoşça kalınız, dostça kalınız.