Bir kimsenin kendi hayatını, yaşadığı devrede şahidi olduğu ya da duyduğu olayları edebî değer taşıyan bir dille anlattığı yazılara anı veya hatırat denir.

Bir başka deyişle, özümüzde bir iz bıraktığı için unutulmayan ve anılmaya değer bulduğumuz olayları anlatan yazı türünün adıdır anı.

Anı, edebiyat dünyasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok farklı alanlarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır.

Anıların en önemli özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir.

Anılar, yalnızken kalplerimizi sıcak tutmak için ruhlarımızın deposu içinde kilitli tuttuğumuz hazinelerdir. Anılar sizi içeriden ısıtır. Anılarla ilgili güzel olan şey, onların size ait olmasıdır; iyi, kötü, değerli ya da değersiz olmaları önemli değil.

Şüphesiz hepimizin geçmişte yaşadığımız ve hala unutamadığımız iyi kötü, acı tatlı veya komik anıları vardır.

Ben de sizlere yıllar önceki bir anımı anlatmak istiyorum. Aklıma geldikçe sanki o günü ilk defa yaşıyormuşçasına gülerim. Anlatayım da biraz tebessüm edelim.

1999/2000 eğitim öğretim yılında Van’ın Başkale ilçesinde Atatürk İlköğretim Okulu’nda okul müdürüyüm. Teneffüste nöbetçi öğretmen iki öğrenciyi arkadaşlarını dövdükleri gerekçesiyle odama getirdi. Kollarından tuttuğu iki çocuğu göstererek:

“Müdür Bey, bunlar ha bire kavga ediyorlar, bugün kaç çocuğu dövdüler.” dedi.

Bu kavgacı ikili, beşinci sınıfları okutan Cengiz Kaya hocamın ikiz öğrencileriydi. Biraz korksunlar diye birkaç dakika sert sert gözlerine baktım. Kızgın bir sesle İsimlerini sordum:

“Adın ne senin?”

“Azrail İner”

“Senin adın ne?”

“Cebrail İner”

Doğduğum büyüdüğüm Konya’da böyle isimlere pek rastlanmaz. İsimler acayibime gitti. Azrail ve Cebrail, içimden “ne tuhaf isimler” dedim.

Gayri ihtiyari; “Oğlum İsrafil ile Mikail nerede ya?” diye sordum. İçlerinden biri cevap verdi; “Hocam Mikail abim askerde, İsrafil abim öldü” dedi.

Güya bunlara kızıp azarlayacaktım ama bende film koptu, kahkahalar içinde; “İsrafil öldüyse Sur’u kim üfleyecek ya?” dedim. İkisi birden yüzüme anlamsızca bakmaya başladı. Gülmekten konuşamıyordum, sadece elimle çıkın işareti yapabildim.

Aradan yirmi iki koca yıl geçmiş Azrail ile Cebrail kardeşler hala anılarım arasında tazeliğini koruyor.