Cantemur, Türkiye’de birçok ailenin yaşadığı ancak dile getirmekte zorlandığı önemli bir sorunu gündeme taşıdı. 5. sınıfta okuyan oğlunun ödev sürecinde yaşadıkları sıkıntılardan yola çıkarak, ülkemizin eğitim sistemine dair son derece değerli bir öneride bulundu.
Cantemur, “Her çocuk aynı yeteneklere sahip değil, herkes üniversite okumak zorunda değil. Ülkemizin tarım, hayvancılık, inşaat gibi sektörlerinde yetişmiş nitelikli insanlara ihtiyacı var. Ortaokuldan itibaren mesleki yönlendirmeyle çocuklarımızı yeteneklerine göre eğitsek, hem onlar daha mutlu olur hem de ülkemiz kazanır” diyerek dikkatleri eğitim sisteminin en temel eksiklerinden birine çekti.
Gerçekten de Cantemur’un bu tespiti, uzun yıllardır eğitimde konuşulmasına rağmen bir türlü tam anlamıyla hayata geçirilemeyen “Mesleki Yönlendirme ve Alan Uzmanlığı” konusuna ışık tutuyor. Çünkü herkesin aynı kalıba sokulduğu bir eğitim anlayışı, hem çocukları mutsuz ediyor hem de ülkenin üretim gücünü zayıflatıyor.
Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanan ve başarıyla sonuç veren mesleki eğitim modelleri, gençleri sadece akademik bilgiyle değil, hayatın içinde bir beceriyle donatıyor. Türkiye’nin de artık bu adımı atmasının zamanı geldi.
Hadi Cantemur’un samimi bir baba olarak dile getirdiği bu düşünce, aslında binlerce ailenin ortak sesi. Bu nedenle, eğitim otoritelerinin, karar vericilerin ve toplumun bu çağrıyı duyması büyük önem taşıyor. Her çocuk bir cevherdir; önemli olan o cevheri doğru yerde parlatmaktır.
Cantemur’un dile getirdiği bu fikir, geleceğin daha mutlu bireylerini ve daha üretken bir Türkiye’yi inşa edebilmemiz için geç kalınmış bir çağrıdır.





