Bugün ne siyasetten ne corona virüs salgınından bahsetmek istemiyorum zira şiştim artık. Siyasetten zaten yıllar önce soğumuştum, bu corona virüs illeti de milleti iyice bıktırdı.

     Hazır gazetede köşe bulmuşken ben en iyisi bedavadan şiir kitaplarımın reklamını yapayım. Patron inşallah reklam için para istemez.

     Şaka bir yana, basılmış ve halihazırda internette bütün kitabevlerinde on line satışı devam eden naçizane iki şiir kitabım var. Serseri Bir Kar Tanesi ve Kudüsname. İnşallah üçüncü şiir kitabım da yakın bir zamanda hazır olacak.

     “Nolacak işte şiir değil mi?” deyip geçmeyin. Şairlik zor zanaat.

     Şiir, edebi sanatların en zor dalıdır. Sayfalarca uzun bir romanı ya da öyküyü birkaç dize ile ifade edebilme sanatıdır şiir.

     Şiir yazabilmek için önce dolmalı, dolmak için de çok ama çok kitap okumalı insan.

     Öyle duygular var ki kelimelere, cümlelere sığmaz. Üç yüz beş yüz kelime ile duygularını, düşüncelerini ifade edemezsin. Kelime hazinen zengin olmalı, anlatımın güçlü olmalı. Kısaca sende olmayanı başkasına veremezsin.

***

     Gerçi “Memlekette her üç kişiden beşi şair” demiş Aziz Nesin.

     Çoğu fikrini benimsemesem de bayılıyorum bu sözüne.

     Ben bu üç beş kişiden biri miyim, Şuara’dan mıyım onu edebi çevreler ve okurlar değerlendirir.

     Lafı fazla uzatmadan, sizleri de sıkmadan şiir kitaplarımın tanıtımını yapayım.

  • SERSERİ BİR KAR TANESİ - Cinius Yayınları- İstanbul-Şubat 2018

     “Serseri bir kar tanesiyim şu sıralar,

     Oyuncak olmuşum hoyrat rüzgârların elinde.

     Savruluyorum bir o yana bir bu yana,

     Kanatsız, uçarcasına...’’

     Seni sevdiğini söyleyen, kalan ömrünü paylaşmak isteyen insan; şiir gibi olmalı, şiir tadında yaşamalı. Eğer şiir gibi değilse, şiir gibi yaşayamıyorsa şiir yazmalı. Şiir de yazamıyorsa en azından şiir okumalı, şiir dinlemeli. Bunlar da elinden gelmiyor beceremiyorsa, şiir sevmeli. Bu da yoksa bırak gitsin.

     Şiir gönül dili, şair de bu dilin tercümanıdır. Heybede ne varsa dışarıya o dökülür. Okuyan, heybeden dışarıya dökülenden idrâkı nispetinde nasiplenir. Ne bir fazla ne bir az.

     “Ah! Keşke serseri bir kar tanesi olsaydım

     Olsaydım da Hak aşkıyla eriyip göğe uçsaydım

     Hay’dan gelip Hu’ya gitseydim.”

     SERSERİ BİR KAR TANESİ’nde her okuyan kendinden bir esinti hissedecektir.

  • KUDÜSNAME – Artikel Yayınları-İstanbul-Ekim 2018

     Selahaddin Eyyubi’nin de dediği gibi; “Kudüs hiçbir şeydir, aynı zamanda her şeydir.”

     Allah katında tek din olan İslam’dan başka, diğer iki büyük din için de önemi büyük olan Kudüs’e dair bugüne kadar pek çok şiirler yazıldı, pek çok ağıtlar yakıldı. Uğruna nice canlar feda edildi. Ne savaşlar yapıldı, yapılmaya da devam ediyor.

     Kudüs; asırlardır acıları, ıstırapları bitmeyen şehir.

     Kudüs; insanlığın imtihana çekildiği şehir.

     Kudüs; sinesinde sayısız peygamberler ve veliler barındıran şehir.

     Kudüs; İslam’ın ilk kıblesi, Miraç ve İsra mucizesinin tanığı, Mescid-i Aksa’yı sinesinde barındıran şehir...

     Bekle! Elbet fecri sadık doğacak, elbet kavuşacaksın özgürlüğüne.  

     Elbet ilk kıblem yeniden İslam’ın olacak.

     “Fısıldadı müminlerin kalbine

     Verdi kutlu müjdeyi

     Hafızalar tazelendi,

     Ümitler filizlendi.,

     “Beklenen” beklenir oldu.

     Zaman işte bu zamandı…”

     Kudüsname’de Hz. İbrahim’den günümüze kadar Kudüs, dizelerle anlatılmaktadır. Okurken Kudüs’ün dününü ve bugününü yaşayacaksınız, tüm benliğinizle Kudüs’ün acılarını, ıstıraplarını hissedeceksiniz.

     Başınızı ağrıttıysam, sürçü lisan ettiysem affola.

     Cümleten hayırlı cumalar, hayırlı günler, vesselam.