BİLOSLU VE TUZ

Fakirdi garipti bizim memleket, un yok, bez yok, yağ yok, tuz yoktu. Fikirler havada akıl çocuktu. Yemek yağ isterdi, avrat bez ister, çocuk ekmek bekler, davar tuz ister. Emme tuz nerede gel de bir göster. Tuz kıttı hem de pahalı idi, emme Biloslu tuzu bulmalı idi.

Düşündü taşındı akıl danıştı, tuzsuzluğa çare bulmalı idi şo birinin lafı kafasına yatmıştı. Mademki arpa buğday ekilir, ülen tarlaya bir tuz ekmeli idi. Hiç olmazsa bunu denemeliydi. Sürdüler tarlayı ektiler tuzu, çıkar diye umut etmeli idi.

Yokladılar bakındılar gördüler, neden çıkmaz diye sual sordular. Birbirinin sözlerine uydular, yağmur yağsın diye beklemeliydi. Yağmur yağdı güneş açtı ay aştı. Tuz neden çıkmadı aklımız şaştı. Gönenli tarlaya buğday ekerdi. Ekin olsa çoktan fitiresi çıkardı, tuzun fitiresi çıksa ağız yakardı. Katlanıp az daha sabretmeliydi. Ay geçti gün döndü bunda iş var, yola düşüp hep tarlaya vardılar, nasıl bakılacak diye sordular.

Birisi diliyle yoklamalıydı. Uzandı yerlere deli Biloslu. Dilini uzattı deli Biloslu fitresini bulur diye baktılar. Bulursa havaya uçacaktılar, taşın altında bir kuyruklu vardı, aylardır sokacak adam arardı. Kuyruklu adamın dilini soktu, Biloslu fırlayıp ayağa kalktı ve acıyla kıvranıp etrafa baktı: “Ülen müjdemi isterim dedi. Bizim tuz çıkacak emme acı çıkacak.