Türk siyaseti batı kültür hareketinin şekillendirdiği iki cepheli, karşıt görüş ittifakının tuzağına düşmüş, reaksiyon yapıdan aksiyon eylemine geçememektedir. Karşıt görüş teorileri Fransız ihtilali öncesinde de vardır. Dinler tarihi incelendiğinde ateizm ile puta tapıcılığın kavgası Mısır piramitlerini gösterir, yaratılış efsanelerine kadar inmektedir. Bu kargaşadan insanlığın kurtuluşu, mutlak varlığın tanınması, ilmi hakikate ulaşılması için ilahiyatın devreye girdiği, inanç sistemleri ile cennet-cehennem vaadi çarpışmanın şekil ve yönünü etkilemiş, inanan-inanmayan teorisini idealize etmiştir…

Batı kültürü kilise ile politikacı arasındaki bitmez tükenmez kavganın ürünüdür. Çatışmayı “laiklik” kavramı ile önleyebilmiştir. Kutsal toprak, kutsal kâse, kutsal sandık arayışı kutsiyet münakaşalarının ana gayesini oluşturmuştur. İlahiyatın kutsalları kutsal topraklarda aynı saha, aynı temel üzerinde kutsiyetini yüceltmektedir.Dinler savaşının ana gayesi söz konusu kutsalları ele geçirme arayışıdır…

Batılılaşma sürecinde sınıf ve karşıt görüş kavramları bir hastalık olarak Türk ülküsünü zedelemektedir. Bunun için “Ey Türk! Titre ve kendine dön.” Denmektedir.

Milletler mücadelesi kapitalizmin yönlendirmesiyle sınıf çatışmalarına yönelmiş, sağ-sol kavramına takılmış, inanan-inanmayan mücadelesine sürüklenmiş, ittifak buluşmasından parlamenter ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi münakaşasına doğru iklim oluşturmaktadır…

Yeni nesil gençlik de internet tuzağına düşmekte, her şeyin elinin altında olduğuna inanmakta, çatışmalı süreci vurdumduymaz havada idare etmeye çalışmaktadır. Hiç kimse gidişattan memnun değildir ama elini taşın altına koymayı düşünen de yok gibidir. Politikacıların dayattığı karşıt görüş, kullandığı sert dil atmosferi düşünürlerin beynini allak pullak etmektedir…

Yer küre üzerinde ilahlaştırılmış sermaye; mitolojik söylem, ucube politikalarla insanoğlunu oyalamakta, geçim kaynaklarını elinden almakta, fakir, yoksul, dar gelirli insan guruplarını diledikleri gibi sömürme peşindedir. İki sınıf temelli idealizmi yerleştirmek istemektedirler: Zengin-fakir, emek-sermaye, inanan-inanmayan, sağ ittifak-sol ittifak…

Yeni partilerden çok, yeniden gönül seferberliği ile milli ülkülere sarılmak gerekmektedir. Efsane, mitoloji, menkıbe politikaları ile kalkınmış bir ülke duymadım…