Bilim dünyasında “saçmalık” üzerine yazılarından “Nobel barış ödülü” alan bilim adamları bile var. Adamlar günümüz politikacılarının saçmalığını da kitaba alsalar sanırım iki defa ödüle layık görülürlerdi. Son yıllardaki politik kulvardan kulaklarımıza yansıyan o kadar anlamsız şeyler var ki, saçma sapan, gereksiz, tutarsız söz davranışlar siyaset kültürü saçmalığını göstermektedir…

Seçimin üzerinde yarım yıl bile geçmeden cumhur ittifakından seçtirilenler destek olmaları veya susmaları gerekirken icraat ve ülke gündemindeki konulara veryansın salıyorlar. Millet ittifakının seçim kaybını da hiç kimse üzerine almadan seçimi kazanılması için değil de sanki kaybedilirse daha iyi politika yapabilme tasavvurları üzerine bina etmiş gibiler. Her biri diğeri üzerinde leke arıyor; karşıyı suçluyor; özünü temize çıkarmaya çalışıyor gibiler…

Yazar diyor ya: “Patron beni çağırdı. Çok üzgündü. Elinde telgraf vardı. Bana uzattı ve annen ölmüş dedi. Ama o kadar üzgündü ki.. Şaşırdım kaldım. Okudum; annen öldü yazıyordu. Tamam, annem ölmüş, ama neye üzülüyor du ki... Ben de, patrona üzüldüm. Ve neden üzüldüğünü bir türlü anlayamadım. Üzülecek bir şey yoktu ki, annem ölmüştü. Saçmalık!” gibi…

Her siyasi partinin hedefinde mutlaka iktidar olma ve hizmet amacı taşıdığı düşünülür. Seçim sonrası ortaya çıkan saçmalıklar, abuk-subuk söylemler, saçma sapan deyişler Türkiye politikasının içinde bulunduğu saçmalığı gayet iyi ifade etmektedir. İnanın seçmen tabanı siyasetten soğumuş, parti ve politikadan tiksinmiş, yalan yanlış vaat ve sözlerin yerine gelmediğini görünce de iyice zıvanadan çıkmış; politika - politikacıdan bıkmıştır…

Politikacının referansına güvenmeyen halk artık siyasetine de güvenini kaybetmiştir. Cumhur ittifakı bileşenlerinin en güçlü bileşke odağı Sn. Cumhurbaşkanı ve yeniden seçilmesi noktasında idi. Kendilerini meclise sokturmanın dışında hükümete hiçbir katkıları olmayacakmış gibi davranmaktadırlar. Cumhur ittifakı seçmeninin reyiyle meclise girip de icraata hemen karşı çıkmak hangi ahlak, iman, inanç ve siyasi kariyerle ifade edilebilir ki…

Millet ittifakı bileşenleri güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde yoğunlaşmışlardı. Kazanacak aday vurgusu ve birlikte çalışmaların yapıldığı sanılıyordu. Meğer ki, filin ayağı sonradan ortaya çıktı. Masaya ayar verildi. Ama üzüldüğü yerden kopmuştu.

Her taraf saçmalık, absürdite dolu politik serüven. Kime güveneyim; kime ne diyeyim ki… Tüm yetkilerini kaptırmışlar, tencere dibin kara, seninki benimkinden de kara. Şimdi pür dikkat gözler; 26 Agustos, büyük taarruzda. “Bize gelin! Geldik, evde yoktunuz! Sorduk: zikirde dediler. Siz, bize, gelin!..” 3. Yol, ülkü yolunda buluşalım!?... Komedi.. Absürt... Saçmalık…