Her yazımda illaki bir kinaye yaptığım durum oluyor da, bugün biraz daha açık yazmayı düşünüyorum.

Arkadaşlar Alanya bir metropol değil. Sonuçta herkes birbirini tanır, dün burada laf söylediğinle on dakika sonra dışarı çıktığınla burun buruna geliverirsin. Bir şey söylerken on kere düşünmek gerekiyor. Zira o yüz yüze geldiğin an cevap veremez, nasıl kıvıracağını bilmeden ağabeyim, ablam der durursun.

Şimdi ben bunları yazarken, diyeceksiniz ki ‘sen cevabını verebilecek misin?’ Bu konuda hiç sıkıntı yaşamayacağımı beni az çok tanıyanlar bilir:)

Burada gazeteciliğin nasıl işlediği belli.   Ajanslar haberi geçer,abone olan herkes oradan alır girer sitesine, gazetesine, televizyonuna. Siyasi haberlere, bazı etkinlik haberlerine iki, üç koşturmayı seven gazeteci gider.  (ajansların harici)  Onlar kendi kurumunda haberi girer, herkes de oradan habere takla attırır geçer gider. Gerçi bazısı takla attırmak ne demek onu da pek bilmediği için aynen kopyala yapıştır yapar geçer. Bir kelime değiştirmekle takla attırmış olmuyorsun sonuçta. Ha, bu arada birbirine haber verilerek alınan haberleri kast etmiyorum asla, o ayrı bir konu.

HER ŞEYİ BİLEMEZSİNİZ VAZGEÇİN ŞU HUYUNUZDAN

Haberciliğin hası bizde, biz öncü gazetecileriz diyenler şimdi ne haldeler görüyor mu acaba? Aynaya hiç bakıyorlar mıdır ki? Kaç kez şahit oldum da en yakını dün akşam, sadece iki saat sürmedi takla attıramadan aldıkları haber. Bari düzgün takla attırın da en azından bilgiyi alıp kendileri yazmış diyelim. Hava yapmakla olmuyor yani o işler;)

Ben sadece faal olarak 10 yıldır bu işin içindeyim… Herkes bilmez ama sadece Alanya değil benim geçmişim, TRT Bakü, NTV Ankara gibi yerlerde de eğitim aldım. İlk olarak oralarda başladığım için bu mesleği öğrenmeye, burası bana gerçekten çok farklı geliyor.

Hepimiz illaki yanlışlar yapıyoruzdur. Ben asla dört dörtlüğüm diyemem ama bunun farkında olmayan çok. Mükemmel değilsiniz işte, hataları yığınla yapıyorsunuz kabul edin artık bunu. Belki hayat biraz daha keyifli olur. En azından hatalarınızla yaşamak, kendini geliştirmek, ‘ben mükemmelim’ diye kendini kandırmaktan iyidir.

EMPATİ YAPMAK ÖLDÜRMEZ!

Bir de bilip bilmediği her şeye karışanlar memlekette. İyi kötü bu işe gönül vermiş, yıllardır çalışan insanların yazdıkları her şeyi bilinçsizce eleştirenler var. İllaki farklı görüşler olur buna kimsenin bir sözü yok. Ama kantarın topuzunu birçoğu kaçırıyor farkında değiller. Yazılanın nasıl yazıldığını, kaynakların ne bilgi verdiğini bilmeden ağzına geleni yazmak delikanlılık değil.

Bırakın da herkes bildiği işi yapsın. Ben haber yazarken atıyorum. Bir esnafla ilgili bir şey yazıyorum diyelim, haberin içerisine ‘kardeşim o iş öyle mi yapılır, böyle yapsana ne biçim iş yapıyorsun? Hiçbir işi beceremiyorsunuz’ gibi abuk sabuk yorumlar katmıyorum sonuçta. Bana bilgi ne gelirse sadece onu yazıyorum ki herkes de bunu böyle yapıyor. O yüzden biraz empati yaparsanız, yani bir şey söyleyeceğiniz zaman önce bir kendinizi karşıdaki kişinin yerine koyarsanız, hayat biraz daha yaşanılır olur hepimiz için.

KUSUR BULACAĞINIZA İĞNEYİ AZ KENDİNİZE BATIRIN

İnsanoğlunun adeti kendindeki kusurları gözü görmez, ama karşısındakine kulp takmaktan hiç vazgeçmez. Bazılarına bu zevk veriyor diye düşünüyorum. Baya baya haz alıyorlar böyle olmaktan. Mesela şuraya bir şey yazıyorsun hemen bir şey buluyorlar söyleyecek. Valla kimse kusura bakmasın, da ben böyleyim yapacak bir şey yok. Sonuçta benim üslubum da bu. Devrik cümleler yazarım ki, köşe yazısında istediğimi yazabilme özgürlüğüm var, kimseye hakaret etmiyorum sonuçta. Arada kinaye yaparım, içimden geçeni yazarım, kimseye bir zarar vermiyorum sonuçta.

Mesela aklıma şu an gelen şey, ben bunları yazıyorum da, sadece ben değil benim gibi düşünen birçok insan bunları söylüyor da bir şey fark etmiyor. Dünya değişmiyor, değiştiremiyoruz. Herkes aynı, her şey aynı. Kalbiniz kararmış, vicdanınız yok olmuş ne desek boş…