Demokrasinin gereği gibi düşünülmektedir. Toplumun parti parti bölündüğü kimsenin aklına gelmemektedir. Disiplinsiz toplumlardaki başıbozukluğa demokrasi demek doğru algı olmayabilir. Disiplin, demokrasinin düzgün işlemesinin de gereğidir. Bireyler demokrat değilse, demokrasiler dikta ile yönetilir. Denmektedir ki demokrasiler kendi diktatörlerini seçtirmek içindir. Tabii ki bu doğru bir tarif olmamalıdır...

Sistem tartışmalarının esasını yönetim şeklinin nasıl olması gerektiği konusundan öteye yöneticilerin nasıl şahsiyetlerden oluşması gerektiğidir. Bunda da millet iradesi esastır. Çoğunluğu ele geçirip, elde tutmak için azınlığı ezme iradesi demokratlıkla bağdaşmaz. Her bireyin içgüdüsünde demokratik duygu vardır. Bu duygunun toplumsal sahada, kamu vicdanında saygı ve sevgi vasfını taşıyacak seviyede geliştirilmesi önemlidir…

Başkanlık sistemine geçilmekle çok partili sistemden vaz geçilmiş görülmüyor. İttifaka zorlanırken partilerin silinmeye, yok edilmeye zorlanacağını da kabullenmek gerekiyor. İttifak içinde yer alsalar bile liderliklerden vaz geçilemiyor. Aynı gayede yürüyen kitleler bütünleştirilemiyor. Hedef birliği mefkûre olsa da liderler particiliğin dışına çıkamıyor…

Cumhurbaşkanı’mız, Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük başarısı farklılıkları toparlayan başlangıç ile %70’lerdeki potansiyele hitabıyla %50 üzerindeki kitleyi müritleştirmiş ve potansiyel bir gücün mürşidi oluşudur. Siyasal İslam anlayışı dışındaki milyonları bile ikna ederek cumhuriyet tarihinin devrimci lideri vasfına ulaştığını anlamak, kavramak gerekiyor…

Çok sert sözlerle hedef seçtiği parti genel başkanı veya önemli kadroları AK parti saflarına kattığı gibi elinde tutmayı da başarmış, muhalefete karşı kullanabilmiştir. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış olmasına rağmen en dinamik milliyetçi hareket lideri, ülkücü kadroları ittifak adı altında ak çatıya katmış, potansiyeliyle yine zirvede kalmayı başarmıştır…

Nizam-ı Alem ülküsünü mefkûre edinenler için burada bir sıkıntı görünmese bile İslâm inancı açısından herkesin kucaklanmasına doğru çatının açık olması gerekmektedir. Çok partili sistemle yönetilmek, çok partili kalmak sorunları çözmüyor. Belki de üç-beş parti ile durumu sınırlamakta yarar vardır. Adı ittifak olacağına “PARTİ” olur, herkes de yakınlaşma duygusu gelişir, bütünleşmeye katkı sağlar. %50 barajı kaldığı sürece kurulan her yeni parti Sn. Cumhurbaşkanı’mıza hizmet eder ve Türkiye AKP ile yönetilmeyi sürdürür!...

Çok partili sistemin esasını kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü gibi bazı evrensel değerler oluşturmaktadır. Başkanlık sistemi de çok partili ama Meclis’e bir görevin düşmediği belli. Gündeme düşen konuların kavgasını yapıyorlar. Hukukun üstünlüğü dağarcığı aşmaktadır!...