Ülkücü gençlik henüz yeni yetme idi. Materyalizme karşı illegal sol ile çatışma ortamına sürüklendi. Okullar ayrılmış, kantinler bölünmüş, sokaklar tutulmuş, öğrenci yurtları işgal edilmişti. Kimlik kontrolünü polis değil karşıt görüşlü gençler yapar, ölüm kol gezerdi. Durakta Otobüs beklemek, okulda tuvalete girmek riskli idi. Taranma, şişlenme korkusu hâkimdi…

Milli görüş hareketi de filizlenmekteydi. Çatışma sahnesinde devrimci ve ülkücü cephe vardı. Ümmetçi ideologlar dini görevlerine sadakat ve ülkücüler arasında “Türk müsün, Müslüman mı? Bir Müslüman Arap’la Müslüman olmayan Türk kavga etse hangisini desteklersiniz? Vs… “ Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı Müslümancılık peşindeydiler. Günümüzün en güçlü siyasi önderlerinin birçoğu aynı gençlik kuşağında yetişmişledir.…

Materyalistler; kapitalistlerle çatıştıklarını düşünürlerdi. Halbuki karşı cephede ülkücü gençlik daha fakir, daha da yoksul insanların evlatlarıydı ve kapitalizme karşıydı. Ben, Yurt-Kur’a bağlı Edirnekapı öğrenci yurdunda kalıyordum. Yurt ülkücülerin hâkimiyetinde idi. Karaoğlan hükümeti döneminde kapatılarak kışlaya dönüştürülmüş adeta yurttan atılmıştık…

İstanbul yıllarım öncesinden başlayıp, sonrasında devam eden eylemlerle solcu ve ülkücü gençliğin en acı günleriydi. Devleti hedef alan her türlü illegal ideolojinin arkasında dış güçler vardır. Solcular, “Mateyalizm” ideolojisiyle “bağımsız Türkiye”; ülkücüler, “9 Işık” doktrinleriyle Devlet-i Ebed-i Müddet Ülküsü, Nizam-ı Alem Davası için “Milliyetçi Türkiye” hayaliyle yürüdüğünü düşünüyordu. Vizyonda ideal, ülkü vardı. Particilik bilinmez ve tartışılmazdı...

Son günlerde büyükelçi atamasıyla ülkücü şehit cenaze merasim fotoğrafı gündeme düştü. Beni, 1980 öncesine, İstanbul yıllarıma götürdü. Ülkücü şehit için Beyazıt Meydanı’ndan Aksaray’a doğru Laleli inişini gösteren fotoğraf dergilerde yayınlanmıştı. Hertaraf bembeyazdı ama yağan karın önemi yoktu. Parkemizin omuzlarında yığılan karı hafifçe silkeleyip yürüyüşe devam ediyorduk. Şehit ülküdaşımızın naaşının taşınması, kortej, önde ülkücü öğrencinin imamlığı ruhumuzu okşuyor; kinimizi arttırıyor; karın soğuk havası yaz güneşi gibi ısıtıyordu.

Türk düşmanlığı üzerine kurgulanmış illegal ideoloji mensubu militanize şahsiyetlerin özellikle yurtdışında ”Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni temsili hayaldir. Devlet aklına bazen akıl ermez!..