Geçen yıl yüzde 10.6 olan işsizlik oranının 4.1 puan artarak yüzde 14.7’ye yükseldiğinin altını çizen Budak, iş aramayıp çalışmaya hazır olan yüzde 8.2’lik kesimin eklenmesiyle işsizlik oranının yüzde 22.9’a, işsiz sayısının ise 7 milyon 105 bine çıktığını belirtti. Budak, şubat ayı işsizlik verileriyle ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Her ne kadar Hazine ve Maliye’nin başındaki Damat, ekonomide pozitif trendin devam ettiğini söylese de maalesef her işlemine müdahale ettikleri TÜİK’in verileri bize aynı şeyi söylemiyor. Verilen tüm teşviklere rağmen, başta hukukun ayaklar altına alınması olmak üzere bir dizi olumsuz politikalar sonucu ülkemizde üretim durma noktasına geldi. Yatırım ikliminde tam anlamıyla kış mevsiminin yaşandığı dönemde, yabancı yatırımcı da uğramaz oldu. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda ise yüzde 16.9 gibi yüksek oranlı genç işsizliğe, yüzde 22.9 gibi yine yüksek oranlı genel işsizliğe ulaştık. Uluslararası arenada Türkiye’nin en önemli avantajı olarak gösterilen gençlerde durum böyle iken üniversite mezunlarımızdaki işsizlik oranı ise yaklaşık 3 puan artarak yüzde 14.1’e yükseldi. Aslında; iktidarın kin ve nefret söylemleri, toplumu ‘bizden olanlar’ ve ‘bizden olmayanlar’ diyerek ikiye bölmesi, demokrasiyi ve hukuku yok etmesi, üçüncü dünya ülkelerinde bile görülmeyecek ölçüde yetkilerin tek bir kişide toplanmasının kaçınılmaz sonucu olarak Türkiye bu noktalara geldi. Üstelik bu veriler şubat ayına ait. YSK’nın hukuku hiçe sayarak İstanbul seçimlerini iptal etmesinin piyasalarda yarattığı tahribatın reel sektöre ve işsizliğe yansımalarını ise ağustos ayında görebileceğiz. AKP Genel Başkanı’nın 24 Haziran seçimlerinden birkaç gün önce ‘Ülkenin geleceğini TL ile belirleyeceğiz. Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılacağını göreceksiniz’ şeklindeki sözleri ise ne kadar trajikomik bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, görevlendirmelerde liyakat yerine ‘eş, dost, akraba, damat’ gibi kan bağı ve yakınlığın esas alınması ise zaten kırılgan olan ekonominin yatalak hale gelmesine yol açtı. Bu noktada Türkiye’nin yeniden üretim ekonomisine dönmesi ve bunu da acilen gerçekleştirmesi gerekiyor. Üretimin yükünü çeken KOBİ’lere sadece, yeni eleman alımı için verilen teşvik kesinlikle yeterli değildir. KOBİ’lerin firmalarını ayakta tutabilmeleri için finansmana erişimlerini kolaylaştıracak önlemlerin derhal hayata geçirilmesi gereklidir.”