Yazan: Süleyman Hilmi Erdoğan
(Gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur, tamamı hayal ürünüdür.)
Miami sabahları hep parlaktır; ama bazı sabahların ışığı gözü değil, vicdanı kamaştırır.
Hani güneş doğar ama içindeki gölgeleri aydınlatmaz ya… işte öyle bir sabahtı.
Küba’daki o oyun olayının yankısı henüz sönmemişti. Şehrin üstünde hâlâ bir fısıltı geziniyordu. Başkan yardımcısı ortadan kaybolmuştu; medya sus pus, dosyalar rafa kaldırılmış, sanki kimse hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
Ama gerçeğin garip bir huyu vardır: Ne kadar saklarsan sakla, bir gün çöp tenekesinden bile çıkar.
O gün çıktı da.
Miami çöplüğünde bulunan bir evrak paketi her şeyi yeniden başlattı.
Evrak bir şekilde genç bir belediye memurunun eline geçti. Rastgele bir bakış, sonra bir duraklama...
İmza!
Kâğıttaki imza, belediyedeki resmi evraklardakiyle birebir aynıydı.
Ama bu imza bir sözleşmede değil, sahte bir kamu arazisi devri belgesinde yer alıyordu.
Ve o imza, başkan yardımcısına aitti.
Genç memurun elleri titredi. Sadece kâğıdı değil, kaderini de tutuyordu.
Bir yanda maaşı, diğer yanda vicdanı…
Hangisini koruyacaktı?
Haberi duyan birkaç gazeteci –Küba dosyasını hâlâ unutmayanlar– konuyu yeniden gündeme taşıdı. Belediye koridorlarında panik başladı. Bazı dosyalar “yanlışlıkla” kayboldu, bazı bilgisayar kayıtları “kendiliğinden” silindi.
Ama bir dosya kaybolmadı: Genç memurun içindeki adalet duygusu.
Bir öğle vakti, belediye binasının önünde kalabalık toplandı.
Herkes birbirine fısıldıyordu:
“Bu kez oyun değil… Bu kez gerçek.”
Gökyüzü griydi, rüzgâr sertti. Ve şehrin gürültüsünü yırtan o cümle yeniden yankılandı:
“Küba uzak ama oyunlar her yerde aynı.”
Kimse bilmiyordu; o anda belediyenin en karanlık odasında, genç memur bir USB belleği bilgisayara takmıştı.
Ekranda beliren klasörün adıysa sadece üç kelimeydi:
“Vicdan_1.0”
Belki de adaletin yazılımı buydu.
Silinemeyen, formatlanamayan, kopyalanamayan bir dosya:
İnsanın kendi vicdanı.
Yazar Notu:
Her şehirde bir Miami, her kurumda bir oyun vardır.
Ama her oyunun sonunda, bir “genç memurun vicdanı” mutlaka sahneye çıkar.
Ve bazen, sadece o sahne karanlığı aydınlatmaya yeter.
Son Söz
Bir sonraki yazıda yeni hikâyelerle buluşmak üzere.
Bu arada, Miami’nin en ünlü gazetecilerinden Maykım amcama da selamlar!