Yıllar su gibi akıyor. Geriye doğru kafa yormaya kalkışsanız filim şeridi gibi sarılıp gidiyor. Her gelen gün geçmişi sorguluyor ve aratıyor. Kuşaklar kayboluyor, yerini yenileri dolduruyor veya dolduramıyor. Umutların geliştiği ve de tükendiği anlar oluyor. Gene de iyi şeyler düşünülmesi gerektiği kanısı uyanıyor. İyinin de iyisi elbette daha, ve hatta, daha da iyi olanıdır!..

İyi de şu sosyal medya denilen dipsiz kuyudan, internet ağından çıkanların kaynağına erişme şansı bulan kaç kişi vardır ki. Sabahın kör saatinde ele alınan telefon gecenin karanlığına, uykunun iyiden iyiye ağırlığını hissettirene kadar ellerden düşmemesinin önemi nedir ki…

Sayfa sayfa gazeteler, tek tek kaybolup gittiler. Kitaplar raflarda tozunu alacak okuyucusunu bekliyor. Kitap okundukça; okunan anlatıldıkça değer kazanır. Rafları süsleyecek çok daha fazla ve güzel görüntü yansıtacak materyaller elbette bulunur. Kitabın değerini hiçbir şey dengeleyemez. Okunmayan kitap rafı, anlatılmayan bilgi beyni beyhude hangarlaştırmaktır…

Ekranlar zaten toplumu adeta itelemiş duruma. Her gün aynı yüzler, benzer sözler, eveleme geveleme, yağcılıktan, yandaşlıktan içindekini aktarma iradesini taşımayan bazı şahsiyetler. Belli ki çoğu konulara vakıf bile değiller. Laf ebeliği ile toplum mühendisliği peşindeler…

İletişim kaynaklarının birçoğu günü doldurma, daha çok kazanma peşindeler. Bu günün dışında yapılan milli yatırımdan fark etmek zar zor mümkün. Dedikodu gündeminden bir türlü kurtulunmuyor. İlginçtir ki inançların güncellenmesi bile gündeme düştü. Halbuki güncellenmiş inançlar asli vasfını kaybetmiş, batıl sıfatına düşmüş, rencide olmuş hurafileşmiştir…

Toplum; zinde kalmak, güçlenmek, diri ve dik durmak zorundadır. Her gün yeniden toparlanmak için okumanın, eğitimin gayesini kavramak, anlamak şarttır. Okuyoruz da: Neyi, nasıl? Bilmem. Kaynağından değil: havadan okunuyor; havanda su dövülüyor.

Aslı olan kaynağından okumaktır. Kaynağını bilmektir. İlim ve irfan terazisinde doğruyu yakalamaktır. İki tuş; bilgi düş. Yeterli değildir. Birine göre doğru olan, başkasına göre yanlış olabilmektedir. Falanca görüşe göre ifadesi için filanca eser gerçeğe daha yaklaştırır…

İlmin kaynağı inançlardır. Okumak lazım. İslâm’da ilk emir: Oku!.. Ama işte, İslam dünyası!... “Bakar kör” değildir herhalde!... Ne denmiş: “Doğuya gittim. Yani İslam ülkelerine; Müslümanları gördüm. ‘İslâm’ yoktu. Batıya gittim, Yani Hristiyan dünyasına; İslâm’ı gördüm. Ama ‘Müslüman’ yoktu!..” anlatabildim mi… Bu kavram ahlak üzre çok düşündürücüdür!..