Sivil Toplum, Siyasi Partiler ve Sendikalar. Toplam 20 örgüt Kadına şiddete hayır platformu oluşturdu ve bu konuyla ilgili üç gündür Alanya Atatürk Anıtında uzmanlar eşliğinde sohbetler ediliyor, bilgi veriliyordu. Ben bugün katılma fırsatı bulabildim. İki avukat ve bir sosyolog eşliğinde.

Bugünkü konu İstanbul Sözleşmesi; (2011)

Herkesin iyi kötü kulaktan dolma konu ile ilgili biraz bilgisi vardı ama detayları avukatlardan dinledik.

Neden İstanbul Sözleşmesi? Bu sözleşme Avrupa ülkeleri ile ilk kez İstanbul'da imzalandığı için şehrin ismi ile anılıyor. Ve ilk imzalayan ülke de Türkiye. Bu sözleşmenin içeriği "Kadına şiddet ve aile içi şiddetle mücadele."

İstatistiklerde neredeyse her gün bir kadın öldürülüyor son aylarda. Hukuk bununla nasıl mücadele edebiliyor? Avukatların savundukları şey; -yasalarımız çok güzel; uygulamalar yetersiz, biz elimizden geldiği kadar yasaların uygulanması ve hukuğa uygun kararlar alınması yönünde çalışmalar yapıyoruz. Hatta bazı davalarda kamuoyu baskısı yapıyoruz. Bunlarla ilgili birkaç örnekte verdiler.

İzleyiciler arasından birisi sordu:

"Hakimlerin aldığı kararlarla zanlı; ya hiç ceza almıyor ya da çok az ceza alıyor, ıyi hal indiriminden. Bu aldığı karar hukukla ters orantılı değil mi?"

Avukat " maalesef biz de bunlarla mücadele ediyoruz ve yasaların tam uygulanması için çalışıyoruz, yasalarımız tam uygulanmalı."

Vatandaş " kamu oyu baskısı derken sivil toplum örgütleri mi?"

Avukat " Evet bu örgütler de bizi destekliyor ve kamu vicdanı etkisiyle suçlu olan kişi cezasını alabiliyor."

Psikolog "okuduğum ve gördüğüm bazı davalarda; aileler aman adımız çıkmasın, ekonomik sıkıntılar yüzünden görmezden gelme ya da toplum baskısı ile ilgili bir çok dava var sonuçsuz kalmış, ceza almamış.

Avukatlar ve psikolog o kadar çok örnek verdi ki; benim bile bir tanesini burada yazmaya yüreğim dayanmaz.

Üçünün de ortak görüşü; çocuğa tacizde ve tecavüzde aileler ve rehber öğretmenler çocuklarını gözlemlerinler. Çocukların mutlaka hal ve hareketlerinde değişiklik oluyor.

Çok yakında Alanya'da olan davada genç bir kız intihar etti. (Ayşenur davası)Bu akşamki söyleşide bu kızın annesi vardı.

Avukat " Bu anne çok üzgün ve bana dedi ki ,-Ben dindar bir insanım. İbadet ediyorum ve ibadetimi kendim için yapıyorum, sadece kendim için. Ama siz kaç kişi bir olmuş bizler için çalışıyorsunuz. Sizler başkalarının iyiliği  için çalışıyorsunuz. Asıl Allah'a yakın olan sizlersiniz." (Ben tam bu kısmı hatırlamadım ama buna yakın bir sözdü.)

Avukatlar bizlere ihbar hattı olduğunu özellikle vurguladı. Gördüğünüz, duyduğunuz olayda mutlaka ihbar edin. Siz de suça ortak olmayın, sizlere de çok büyük bir görev düşüyor. Mutlaka şiddet, taciz, tecavüzde anında haber verin.

Çok iyi bir söyleşi oldu. Güzel diyemeyeceğim çünkü çok acı verici dava örnekleri vardı. İyi tarafı yasalarımızın çok güzel olması, uygulanması durumunda bu kadar mağduriyet yaşanmayacağı.

Şiddet, taciz, tecavüz O kadar arttı ki. Toplum psikolojisi bozuldu. Kadına şiddet evet çok kötü ama çok güzel bir farkındalık yarattılar. Şiddet uygulayan manyak bütün canlılara uygular oldu. Kadın, çocuk, hayvan, ağaç... Şiddettin hepsi kötü.

Benim bugün anladığım; şiddet göreni yalnız bırakma, hukuksal yollara başvur ve onu da ikna et. Geç kalmadan zamanında.

Montesquieu; bir ülkede siyasal özgürlük, eğer her yurttaş ülke içindeki huzur ortamından memnun ve yaşamını da güvencede hissediyorsa var demektir. Özgürlük: eğer devlet yönetimi, hiç kimsenin başka bir kimseden korkmadığı toplumsal bir ortamı hazırlamışsa vardır.

Bugün yeni bir gün, yeni umutlar dileğiyle.