Gençlik yıllarımdan beri siyaset ikliminde değişikliklere tanıklık yaptım. Üniversiteli yıllarım sokak kavgaları, okul, yurt işgallerine; sonraki yıllar da 28 Şubat muhtırası, 12 Eylül darbesi sürecinden 18 Nisan 1999 seçimlerinin getirdiği aşırı uçların ortak koalisyon dönemlerini, 2002 genel seçimleriyle de Ak Parti iktidarını yaşamak, doğacak partileri görmek nasip oldu. Sosyal demokrasi zaten harçsız duvar gibi her değişen iklimde sarsılır, toparlanır ince ayarlıdır…

Üçlü koalisyon hükümeti sürecinde ülkede birliğe yaklaşan iklim oluşmuştu. “Sosyalizm, Liberalizm, Milliyetçilik” idealleri milli ülküler etrafında yoğunlaşmakta, düşünce merkezinde toparlanmış Kuvayı Milliye özlemleri yeniden yaygınlaşmıştı. Aşırı uç akımlar itilmiş, ülke sorunları masaya gelmişti. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi, ekonomik krizleri tetiklemişti. Ancak üçlü koalisyon hükümeti iktisadi tedbirlerin üzerine bir iyi çözüm yolu arıyordu ki tünelin ucu görünmüşken Kartal yaylasından “3 Kasım, seçim!..” yankısı günde bomba etkisi yaratmıştı. Tek başına iktidar hesabında MHP’nin baraj altı tasavvuru yoktu…

2001 yılının 14 Ağustos’unda kurulan AK Parti, 2002 yılı genel seçimlerinde Kartal yaylasından yükselen sesin seçmendeki karşılığı Meclis’e 365 milletvekili göndererek tek başına iktidar hakkı kazanmıştı. O gün bu gündür atmosferde AK Parti politik iklimi hüküm sürmektedir. Türkiye ve dünya bu dönemde oluşan iklim değişikliğinin etkisi altındadır…

Hatırlamak gerekir ki hiçbir hükümet eksik, yanlış, hatalı, haince işlem yapmak istemez. Beğenmek veya beğenmemek bireysel ve siyasi tercihtir. Türk Ülküsü, Devlet-i Ebedi Müddet Ülküsü ideali ikliminde fikir ve düşünce üretenler için hükümetler gelici geçici; devlet, baba ve kalıcıdır. Her politikacıdan devlet adamı; her devlet adamından da politikacı olmaz!...

Sosyal medyadaki bilgilere göre (92) resmi siyasi parti varmış, birkaçı hakkında kapatma davası, soruşturma mevcutmuş... Bu durumda aktiflerin sayısı düşük rakamlarda seyretmektedir. Parlamenter sitemden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecini takiben her ne kadar çok parti olursa olsun siyasal atmosfer iki ittifak zemini üzerine zorunlu yerleşmiştir…

Sistem sürecinde milletvekillerinin hükümetle irtibatı kısıtlıdır. Hükümet, Meclis dışından şekillendirilmektedir. Merak edilense yeni parti kurma niyetindekilerin hangi ittifak kanadı altında toplanma arzusu taşımaladır. Her ittifak lehtekilere “vatansever”; aleyhtekilere “hain” damgası vurabilmektedir. Her aklına gelenin yeni parti yerine meseleleri anlatacak fikir ve düşünce kulüpleri, kurulu partiye katılım ve hizmet içi eğitimle seçmeni uyarma,  %50+1 barajının daha iyi değerlendirmesini sağlama görevi üstlenmeleri ülke geleceğine daha iyi katkı yapar. Yeni her parti ayrışma demektir. Yoksa sürüde kurt mu var!”