Meram Dere’de, Kapadokya’daki Peribacalarına benzer kayalar var belki gitmiş görmüşsünüzdür. Adına Kızlar Kayası denir.

Kızlar Kayası’nın çok güzel, çok acıklı bir efsanesi var.

Meram’ın batısında, Dere Köyü tarafından bakınca Meram çayının karşı yakasında sanki devasa insan heykelleri gibi ayakta dikili dururlar. Bu kayalar on binlerce yıllık jeolojik yeryüzü oluşumlarıdır.

Tavus Baba Korusunu aşınca kalabalık bir insan topluluğu, bir kadınlar topluluğu gibi karşınıza dikiliverirler.

Konya’da doğup büyüyen bütün çocuklar gibi biz de mahalleden arkadaş grubuyla Meram turu yapardık. Meram yolculuğu Kızlar Kayası’nda sona erer, ardından eve dönüş yolculuğumuz başlardı. Bu Meram turunun ne ifade ettiğini yeni nesil bilmez. O zamanlar Meram Eskiyol ve Meram Yeniyol henüz bağlık bahçelikti şimdiki gibi yapılaşma yoktu. O zamanlar Meram’ın, Meram bağları olduğu zamanlardı.

Battı çıktıyı geçince birkaç villa vardı ardından askeri kışlalar sağlı sollu yer alırdı. Askeri kışlaları geçiverince Yeniyol taa Meram’a kadar bağ bahçeydi. Yolun tam yarısında bir tek Sigorta Hastanesi vardı. Başka hiçbir bina yoktu.

Güle oynaya, bahçelere dala dal, ağaçları soya soya, çağla zamanı çağla, kayısı zamanı kayısı, erik, kiraz, vişne, elma ne bulursak yiye yiye, geze geze Yeniyol’dan Meram’a oradan Dere’ye varır, Meram Çayında bir güzel yüzer, Kızlar Kayasına çıkardık. Kayalarda biraz oyalanıp Eskiyol’dan eve dönerdik. Çocuk aklı işte haram helal dinlemezdik. Allah’ım affetsin.

Dere’ye vardığımızda Kızlarkayası’na mutlaka uğrar, etraflarında dolanır, çıkabildiğimiz kayalara çıkar, büyüklerimizden duyduğumuz efsaneyi ballandıra ballandıra birbirimize anlatırdık. Halbuki efsaneyi hepimiz gayet iyi biliyorduk.

Anlattıkça üzülür, hayıflanır, gelin kızın annesine babasına kızardık.

Kayalara bakıp bakıp gelin kız hangisi, babası hangisi, annesi hangisi benzetmeye çalışır sonra da birbirimize bilgiler verirdik.

  • Bak! Bu gelin kız. Yüzünü Konya’ya dönmüş.
  • Şu annesi şu da babası.
  • Bunların hepsine iyi olmuş da kızla oğlana yazık olmuş.

Hatta ve hatta gelin kız haricindeki kayaları taşlardık da. Çocukluk aklı işte.

Ben, Kızlar Kayası Efsanesini ilk rahmetlik annemden dinledim. Annemin anlattığı daha pek çok efsaneyi hala hatırlıyorum. Anımsadığım kadarıyla efsane şu şekildeydi:

“Konya’dan Dereköy’e gelin götürülüyormuş fakat gelinin Konya’da bir sevdiği varmış. Ondan ayırmışlar, Dereköylü bir gence vermişler. Düğün konvoyu Konya’dan yola çıkmış Dereköy’e varmak üzereymiş.

Delikanlı; “içimi yakar, sevgimi hiçe sayar gidersiniz! Dilerim bir daha yüzünüzü Konya’ya dönemezsiniz”, genç kız da “Babamın sözünden çıkamadım ama gönlüm Konya’dan bu yana, yüzüm Dereköyü’ne dönmesin Allah’ım” diye ayrı yerlerde, fakat aynı anda dilekte bulunmuşlar.

Tam Meram’ı geçmişler, Dere’ye yaklaşmışlar ki gelin Konya’ya dönmüş, bir “ah!” çekmiş, işte bu sırada bütün kafile olduğu yerde taş kesilivermiş.

Birer doğa harikası olan bu taşlar, artık bir efsane olarak anlatılmaktadır. Efsanenin sihri, onlardaki ölüm kavramını alıp götürmektedir.

Kızlar Kayası, Konya’da bir efsane olarak yüzyıllardan beri yaşamaktadır. Yeni nesil bu güzelliklere sahip çıktığı sürece Kızlar Kayası Efsanesi sonsuza kadar sürüp gidecektir.