Avrupa Birliği'nin yeni bakanı ve başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, TGRT Haber'de Ankara'nın Gündemi programına konuk oldu, çarpıcı açıklamalar yaptı. Çavuşoğlu, operasyonlar ve gözaltıları değerlendirdi, "10 yıl önce yaşansaydı ekonomimiz biterdi" dedi. CHP'nin İşçi Partisi'ne döndürüldüğünü üzüntüyle anlatan Mevlüt Çavuşoğlu, yargı-yürütme gerginliğini de yorumladı. "İKTİDAR OLMAK, YALNIZLIKTIR" İktidar partisi olmanın, yalnızlık getirdiğini anlatan Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunlar; gezi olayları, 17 Aralık Operasyonu gibi değişik yöntemlerle servis ediliyor. Bunların ülkeye ekonomik zararları bir tarafa, ayrıca yurt dışındaki imajımızı da çok olumsuz etkileri oluyor. Böyle olduğu zaman bunu düzeltmek için de iktidar partisi olarak çok fazla çaba sarf etmeniz gerekiyor ve orada da tek başınıza kalıyorsunuz. Böyle bir durumda muhalefetin yardımı olmaz" ifadelerini kullandı. "KOSKOCA CHP, İŞÇİ PARTİSİ'NE DÖNDÜ" Muhalefet partilerinin görevlerini; Türkiye'yi şikayet etmek, karalamak, itibarını azaltmak olarak sıralayan Çavuşoğlu, "Muhalefet, bu kargaşayı desteklerken; 'erken seçim' de istemiyor. 'İstifa etsinler' diyor sadece... Sonrası ne olacak? Onun üzerine bir hazırlıkları, plan, programları yok. Biz gelelim de diyemiyorlar; ona da cesaret edemiyorlar. Erken seçim olsun, sandıkta hesap soralım diyemiyorlar. Kötüleyelim, zarar verelim; yeter... Cumhuriyet Halk Partisi, sokak eylemlerini körükleyen marjinal bir parti haline gelmeye başladı. Avrupa'daki marjinal, radikal partiler gibi oldu. Koskoca Cumhuriyet Halk Partisi, İşçi Partisi'ne dönüştü" şeklinde konuştu. "MÜZAKERELER SÜRÜYOR, İDDİALAR KOMİK" Operasyon yüzünden Türkiye'nin AB üyeliğinin askıya alınacağı iddiaları için Çavuşoğlu, "Bu sadece bir temenni... Böyle bir şey yok. Bunlar dedikodu ve Türkiye'yi karalama, küçük düşürme oyunlarının bir parçası... Müzakereler sürüyor. Bunları hayretle izliyorum ve gülüyorum. Avrupa Birliği, Türkiye ile müzakereleri neden durdursun?" diye sordu. "10 YIL ÖNCE OLSAYDI, EKONOMİMİZ BİTERDİ" Operasyonun Türkiye'ye maliyetinin en az 105 milyar Lira olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, "Yazık bu ülkeye... 100 milyar Lira ile kaç yol yapılır, kaç tren, metro rayları kurulur, kaç köprü, fabrika, havaalanı inşa ediliyor. Borsa düştü, şirketler günlük 20 milyar Lira kaybetti, Türk Lirası değerinden yitirdi, borçluların faizleri arttı, insanlar para kaybetti. Günah değil mi bu ülkeye, bu insanlara... Bunun bedelini kim ödeyecek? Gezi olayları öncesi faizler 4,25'ti; şimdi 10'un üzerine çıktı. Dövizde ve maliyette düşüş için umutlu olmalıyız. Bunlar da durulur. Türkiye'de ne askeri, ne yargı; hiçbir vesayete boyun eğmeyen bir AK Parti iktidarı var. Biz sadece halkın tercihine saygı duyarız. Biz milletin dışında bir irade tanımıyoruz. Millet de, ekonomi de, sektör de umutlu olmalı... Bu tür dayatmalara boyun eğmeyen bir Başbakanımız var, bir hükümetimiz var, bir AK Parti iktidarı var. Türkiye bundan da reform ve demokratikleşme anlamında güçlü çıkacaktır, ekonomik zararları telafi edecektir. Bu 10 sene önce olsaydı, ekonomimiz zaten biterdi. Ama şimdi güçlü bir ekonomimiz var ve bunları bizi sarsmaz, bunları da aşarız" cümleleriyle umut dağıttı. "DAHA GÜÇLÜ OLARAK ÇIKACAĞIZ" 16 Aralık'ta çok önemli bir 'vize muafiyeti' anlaşması imzalanırken; bir gün sonra 17 Aralık Operasyonu'nun ortaya çıkmasının tesadüf olamayacağına dikkat çeken Çavuşoğlu, "Halkımız görmeye başladı artık... Hangi oyunlar oynanıyor, kimler var arkasında, neler yapmaya çalışıyorlar ve hedef kim? Burada hedefin doğrudan Başbakanımız olduğunu artık herkes görüyor. Ancak neyse ki; muhalefet partilerinin tabanındaki vatandaşlarımızdan bile 'Bu bir milattır, arkanızdayız' diyerek destek görüyoruz. Türkiye bu oyunu gördü. Daha güçlü olarak bu günlerden de çıkacağız. Bunları sandıkta da göreceğiz Ancak yurt dışındaki algısı aynı olmuyor" diye sitem etti. "HAKİM VE SAVCILAR EĞİTİLMELİ" 'Biz Türkiye'yi başka vesayetlerden kurtarmaya çalışırken, bu sefer bir yargı vesayeti oluştu' diyen Mevlüt Çavuşoğlu, "Burada hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değil. Dosyaların birleştirilmesi, gizlilik ihlalleri ve bunların önceden planlanmış olması da gösteriyor ki; çok çelişkili bir durum var. Bu da evrensel hukuk değerleri ile uyuşmuyor. Maalesef yargı, Türkiye'de 11 yıldır yaptığımız reformlara ayak uyduramamıştır; hatta direnç göstermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bütün uyarılarına rağmen, aynı yargıçlar ve savcılar aynı kararları vermeye devam etmişler. Yargı ideolojik kararlar veriyor. İnandığı gibi karar veriyor veya başka amaçlarla karar alıyor. Farklı ilişkileri var. Hakim ve savcıların da eğitilmesi gerekiyor. Avrupa'da yargıçları, Meclis atıyor. Bizde yürütme bir reform yapıyor, yargı uygulamıyor. Sonra da kalkıp bize baskı uygulanıyor diyor. Neyse ki; artık bunu herkes görüyor" dedi. "EGEMEN BAĞIŞ DA BENİ TAVSİYE EDERDİ" Avrupa Birliği Bakanlığı hakkında da konuşan Çavuşoğlu, "Zannederim; Egemen Bağış'a da sorsalardı; kendisinden sonra Avrupa Birliği Bakanlığı için benim ismimi tavsiye ederdi. Ben onun yerine geldiğim için buruk bir gurur yaşadım. Kendisi de onun yerini ben aldığım için devir teslim töreninde teselli duydu. Her şey mevki makam değil. Ben şanslı bir dönemde göreve geldim. Egemen Bey, zor bir dönemde sorumluluk aldı ve büyük işler yaptı" değerlendirmesinde bulundu. "HALKIN YÜZDE 60'I ÜYELİĞİ İSTEMİYOR" Kamuoyu anketlerinin, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine yüzde 40 kadar destek verdiğini dile getiren Çavuşoğlu, "Vatandaşların tavrı sürece bağlı... Süreç pozitif ilerlerse, destek de artar. Ancak reformlara rağmen tam üyeliğin gecikmesi heyecanı kırıyor. Referandumlar, ana yasa değişikliğine verilen desrek halkımızın AB'ye üyeliğimizi istediğini gösteriyor" şeklinde konuştu.