Şimdi lale zamanı…

Parklar, bahçeler, balkonlar lalelerle renklendi, canlandı adeta dile geldi.

Şehir rengarenk …

Lalelerin güzelliği beton yığınına dönen şehirde hoş bir manzara oluşturuyor.

Görüntü itibariyle tartışmasız en asil çiçeklerden biridir lale. Güzellikleriyle herkesi kendine hayran bırakıyor.

***

Baharın müjdecilerinden olan ve ilkbaharda renk renk çiçekler açan lale, özellikle Türkler için hayat ve bereket simgesi halini almıştır. Anavatanının Orta Asya olduğu ve buradan Anadolu’ya yayıldığı bilinmektedir.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi ve Türk kültürünün Anadolu’da yayılması, lalenin de bu topraklara gelmesini sağlamıştır. Selçuklu’dan kalma eserlerde kullanılan motiflerdeki lale figürleri bunu kanıtlar niteliktedir.

Lale, Avrupa’ya ve dünyaya İstanbul’dan yayılmıştır. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hollanda Kralı'na gönderilen laleler, ilk önce Hollandalıları, kısa zaman içerisinde de tüm Avrupalıları hayranlık içinde bırakmışlardır. Öylesine hayran olmuşlardır ki laleyi ulusal sembolleri olarak benimsemişler ve dünyanın en fazla lale üreten ülkesi Hollanda olmuştur.

***

Lale, tasavvufta önemli bir yere sahiptir. Arapça yazılışında “Lale” kelimesi ile “Allah” ve “hilal” kelimelerinin harfleri aynıdır.

Lale kelimesindeki harflerin yerlerinin değiştirilmesiyle diğer iki sözcük de yazılabilir bu yüzden lalenin tasavvuf açısından anlamı ve önemi büyüktür.

Lâlelerin hepsinde altı yaprak bulunur. Bu ise imanın altı nûrunun libâsına bürünen dervişin imân ve ihsan potasında erimesi ve daha sonra bu nurun şualarıyla derinden bir yanışa gark olmasının da bir simgesidir.

Anadolu’da lale için mısralar söyleyen, 13. asırda ilk şairimiz Mevlâna’dır. Laleye karşı Mevlana’da hüzünle dolu bir sevgi vardır.

Hz. Mevlâna; “Ey Gönül! Cânına üflenen nefhayla yan da kavrul! Amma lâle gibi ol ki, hâlinden sadece ‘yâr’ haberdar olsun.” der.

Mevlâna, dıştan kırmızı bir neşe gibi görünen lalenin içindeki siyah rengi düşünmüş ve onun açılmasını, tebessümlerin en bedbahtı saymıştı. Zira o zaman lalenin tazeliği geçmiş oluyor, solmak üzeredir.

***

Lale, bir döneme adını vermesi ve o dönemin simgesi olmasının yanı sıra yıllardır şarkılara, şiirlere ilham kaynağı oldu.

Âşık Veysel de bu güzel çiçekten etkilenmiş olmalı ki yüreğinden dökülüp sazına söz oluvermiş:

“Lale der ki be hey Allah’ım

Neden benim boynum eğri?

Yardan ayrı düştüm gayrı,

Benden âlâ çiçek var mı?”

Sözleri Sezen Aksu’ya bestesi Bülent Özdemir’e ait olan “Lale Devri” şarkısı hala kulaklarımızda:

“Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş

Aşk şarabından kim bilir en son hangi şanslı içmiş

Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş

Aşk şarabından kim bilir en son hangi şanslı içmiş”

Sözleri ve bestesi Mazhar Alanson’a ait “Sarı Laleler” şarkısı da unutulmazlar arasında yer alıyor:

“Uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Sen olmasan buralara, gelemezdim ben

Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden”

***

Lale ile ilgili sözler de çok geniş bir külliyat oluşmuştur. Lalenin muhteşem güzelliğinin yanında naif ve hassas yapısı, muhteşem görünüşü, kutsallık atfedilmesine ve pek çok anlamı barındırmasına neden olmuştur.

İşte o sözlerden bazıları:

“Ey gönül! Lale gibi ol ki, halinden sadece yar haberdar olsun.”

“Gül Peygamber’e(sav), lale Allah’a(cc) açılır.”

“Aşkı güller batırır laleler anlatır.”

“Bize menekşenin tevazusu, lalenin gururu lazım.”

“Lale gibi sussam. Kendimi Leyla’da bulsam.”

***

Asırlar önce Orta Asya'dan Anadolu'ya getirilen lalenin bu topraklardaki hikayesi halen devam ediyor.  Her nisan-mayısta Anadolu’nun dört bir yanında, parkları, bahçeleri, balkonları süslemeye devam edecek.