“Vakti zamanında Konya denizmiş!”

Konya’da nesilden nesile, dilden dile anlatılır durur.

“Konya Denizi” rivayeti, zaman içerisinde adeta efsaneleşmiş.

“Takkeli Dağ’da liman varmış, gemiler oraya demir atarmış.” gibi yeni eklemelerle daha da gizemli bir al almış.

Çocukluğumuzda yaşlılar; “Konya ovası eskiden denizle kaplı imiş, gemiler yüzermiş. Hatta, Takkeli dağda gemileri bağlamak için demir halkalar varmış” diye anlatırlardı, biz de ağzı açık dinlerdik.

Deniz nasıl bir şey ne bilelim, çocukken deniz mi gördük? İhtiyarlar anlattıkça Altınapa Barajı, Sille Barajı gözümüzün önüne gelirdi. Hayali Konya Denizi’ne dalar kâh yüzerdik kâh sandalla, yelkenliyle enginlere açılırdık.

Sesli karşı çıkmasak da içimizden; “Bunca insanın, bunca evin bulunduğu yerde deniz ne gezer?” derdik, “Konya neree, deniz nere?” diye düşünürdük.

O yaşlarda bir zamanlar Konya’nın deniz olduğu söylentisine pek inanasımız gelmezdi. Fakat “acaba doğru mu?” diye de içimizde hep bir şüphe olurdu.

Peki bu Konya Denizi efsanesinin aslı astarı var mı?

Konya, eskiden sularla mı kaplıydı, deniz miydi?

Sizlere bilimsel olarak kanıtlanmış olan bilgileri anlatayım:

Konya Kapalı Havzası, günümüzden 1,8 milyon yıl ile 10.000 yıl öncesi dönemde sularla kaplıydı. Anlayacağınız Konya büyük bir göldü. Bu gölün ortalama derinliği ise 15-20 metre kadardı. Konya Gölü, yaklaşık 4.300 km2'lik bir alanı kaplamaktaydı. Bu oran 3.755 km² alana sahip olan Van Gölü’nden daha geniştir.

Daha sonraki dönemlerde tropikal iklim şartlarının yavaş yavaş ortadan kalkması ve iklimin kuraklaşması ile göl yavaş yavaş çekilmiş, zamanla Konya Gölü'nün sınırları daralmış, günümüzde ise neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Neredeyse diyorum çünkü çok küçülse de kala kala küçük bir sazlık kalsa da Konya Gölü, hala mevcudiyetini devam ettiriyor.

Konya Gölü’nden arda kalan yer neresiymiş, nasıl varlığını devam ettiriyormuş diye sorarsanız, söyleyeyim. Bugün yok olmaya yüz tutmuş olan Hotamış Gölü, eski Konya Gölü’nün kalan son bakiyesidir.

Eski Konya Gölü'nün varlığı, medeniyetin oluşmasındaki en büyük merhale olan Neolitik Çağ’ın Anadolu'da başlamasında çok önemli bir rol oynamıştır.

İlkçağ insanlarının büyük bir kısmı o dönemde kurumuş ve kurumakta olan göllerin kumsalları ve kıyılarında, alüvyonlu ovalarda ve su ihtiyacının kolay sağlandığı birikinti konilerinde yerleştikleri tespit edilmiştir.

Konya Havzası'nda da Konya Gölü' nün çekilmesine bağlı olarak bazı yerleşim yerleri kurulmuştur. Bu tarihi yerleşim yerlerinden Çatalhöyük, Çarşamba Çayı'nın birikinti yelpazesi üzerinde ve Eski Konya Gölü kenarındadır. O dönemde Çatalhöyük’ün güneyinde geniş verimli düzlükler bulunurken, kuzeyinde ise Eski Konya Gölü hala mevcudiyetini devam ettirmektedir.

Hititler zamanında bile Büyük Konya Gölü tamamen kurumamıştı ve muhtemelen ovanın bazı yerlerinde kalıntıları bulunmaktaydı. Bundan dolayı Hititler bölgeyi Sulak ülke olarak adlandırmışlardır.

Orta Çağ Konya'sında Büyük Konya Gölü artık bir efsane olarak halkın bilgi dağarcığına yerleşmiş olmasına rağmen efsane muhtemelen biraz daha eski bir zaman aralığında ortaya çıkmıştır. Bu efsaneye göre bölge eskiden denizdir.

Şunu da hatırlatayım: Çok büyük göllere o yörenin insanları göl demez, deniz derler. Tıpkı Azerbaycan, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve İran arasında bulunan Hazar Gölü’ne yahut ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü’ne bölge insanları göl demezler, deniz derler. Bölge insanlarına göre Hazar Denizi’dir, Vanlılara ve Bitlislilere göre Van Denizi’dir. Konya Denizi de aslında Konya Gölü’dür.

Geçmişte var olan Konya Gölü günümüzden on bin yıl öncesinde kurumaya başlamıştır. Konya Denizi efsaneleşerek anlatılagelmiştir.

Aradan binlerce yıl geçmesine rağmen Konya Denizi efsanesi bugün bile canlılığını korumakta olup, halk arasında sıklıkla anlatılan ve en sevilen efsanelerden birisidir.