İnsanları anlamak çok zor, çünkü ben okurken daha sonra çalışma hayatımda bir koşturmaca günler geldi geçti. Emekli olup küçük bir kasabaya (Mahmutlar) yerleşince insanları gözlemlemeye, onlarla her yerde (duraklarda, hastanede, postanede, markette) konuşmaya başladım. Selamlaşmak ve herkesin selama karşılık vermesi çok güzeldi. Küçük bir yer olması, nüfusun az olması, herkesin birbirini tanıması iyiydi ama şimdi biraz farklı. Avrupalılar vardı, savaşlar nedeniyle Suriyeli, Afgan, Irak, İran vatandaşlarının yerleşmesi, sığınması biraz korku saldı.

Kimse rahat değil, eskisi gibi. Bundan önce, gece iki yada üç olmuş hiç sorun değildi, bir kadın dışarı bu saatlerde rahat çıkabilirdi. Şimdi herkes korkuyor sekizde bile acaba bir şey olur mu korkusu var.

Buraya geldiğimde, kızlara miras vermemek için sahil kenarı bataklık, tarım yapılmıyor diyerek kızlara bırakılmış ama turizm gelince kızlar zengin olmuş. Sahil kenarları değerlenmiş. İmar gelmiş yapılaşmış.

Bir dönem Mahmutlar'ın çok değerli olduğu zamanlar fazla yapılaşmıştı. Bir kişinin belki elli, yüz arası dairesi vardı.

Yine bazı aileler kızlara mal vermiyorlar, vermek istemiyorlar gerekçe olarak da peygamberimiz "kız çocuklarına mal verilmez diyor" derlerdi. Yine de Atatürk sayesinde eşit haklara ve mirasa sahip oluyorlar. Hakları veriliyor.

Buna rağmen ben yirmi yılı aşkın süredir buradayım ve Mahmutlar halkı sürekli kapanıyor, yolda yürürken arkadaşımı tanıyamıyorum Arap halkından biri zannediyorum bana selam verinceye kadar. Selam verince de çok şaşırıyorum, "aaaa sen misin" duyuyorum, tamamen kapalı ve tanımlayacak vaziyette. Biraz sohbet edince tarikatta olduğunu anlıyorum.

Miras hakkına gelince Atatürk cumhuriyetinde haklarını al, ama tarikatlarla birlikte yaşa.

Olmaz arkadaşım, din devletini isteyen tarikatlarla birlikte olduğunda ve giderek çoğalıyorsunuz "Miras hakkı da olmaz, kadın hakkı da olmaz" açıkçası sen hiç olmazsın.

İnsanlarımız böyle mi oldu, her şeyi çıkarları için mi yaparlar, işlerine gelince cumhuriyet, işlerine gelince islamiyet.

Oysa ki din insanlara vicdan ve sevgi için geldi. Tanrı her canlıyı eşit yarattı, doğadaki bütün varlıkların bir sebebi var ekolojik denge için. İşte bilimsel eğitim almış olsalar bunu anlayabilirler ve tarihi; zamanlarına göre değerlendirir ve binbeşyüz yıl önce insanlar hangi koşullarda yaşıyorlardı, o zamanın koşulları neydi, toplum yasaları neye göre belirlenirdi bilmiş olsalardı. Şimdi hiç böyle bir sıkıntı yaşanmazdı. Dolandırıcılara "siz aklınızı mı yediniz, hiç olacak şey mi, akıl almaz bir şey" derlerdi.

Dilerim bir gün bu ikilemden kurtulurlar.