Adını açık koymak gerekir ki dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de “terör ve terörist” sorunu beraberinde iktisadi sorunların yarattığı geçim sıkıntıları vardır. Dini veya milli konulardaki etnik sorunları kapitalizmin eğittiği politik kültür yaratmaktadır. Günümüz politikacıları en üst seviyeden sürdürülebilir düzeyde sürdürülmesi gerekmeyen atışma, tartışma, karalama seanslarıyla vurgu yaparak; kindar savurganlıkla “sivilcelerin yara, yaraların da çıbana” yolunu açmakta, kansere sürüklemektedir…

“Sol” siyaset yıllardır materyalist ve Marksist bakış açısıyla kürtçülerin varlığı üzerinden gelişen “kürt sorunu” söylemine sahiplenmiş, “sağ” siyaset de iktidar hevesiyle havada kapmıştır. İnkâr gayretleri arşivleri hiçe saymaktır. Türk ülküsün gönül vermiş objektif düşünürler sorunların iktisadi temele dayandığına “anayasa ve yasaların” dini ve etnik sorunlara yer vermeyecek şekilde “eşitlik ve özgürlük” platformunda geliştirildiğine vurgu yapmaktadırlar… 

En üst seviyeden tabana yansıyan politik ayrıştırıcı söylemler seçmen tabanına ulaştıkça bireylerin politize, partici zihniyetlere kapılarak birlik ve bütünlük duygularının köreltilmesine neden olmaktadır. Her iki tarafın da ürettiği politikaların yarattığı periyotlar, her iki zihin oluşumunun arkasında başkalarının bulunduğu sanısını uyandırmaktadır. Kendi deyimleri ile “dış güçleri” arkasına almış terazinin iki kefesi gibidirler. “Al!.. birini; vur!.. ötekine” emsali…

Politik tartışmaların yarattığı bu konular “millet ve devlet ülküsü” ile yetişmiş kucaklayıcı, bütüncül düşünen kitleleri üzmektedir. Elbette yasa tanımayan siyasi parti yoktur. Yasa dışı yollardan meclise girebilecek bir parti de olmamalıdır. Meclis başkanından en alt tabaka memuruna kadar meclisteki her şeyin hukuk kuralları içerisinde yürütüldüğüne inanmak halkın temel arzusudur. Hukuk dışı varsa; (ne işi var!?:) Meclis’te!..

İnandırıcı gelmiyor. Ya yaslar uygulanmalı, ya da yasa dışı görülmemelidir. Sorunların doğru teşhisi önceliklidir. Her devletin çatısı altında her din ve milliyetten insanlar vardır. İnkârı imkânsızdır, ama devlete saygı milli eğitim ve milli, kucaklayıcı politikaya bağlıdır…

Dünyanın her yerindeki sorunlar benzerdir. Halkların ve dinlerin savaşı üzerinde değildir. Benzeri savaşlara yeltenenlerin teşhis ve tespitleri yanlıştır. Terörizmin “sağ-sol” meselesi olmadığını yakın tarih göstermiştir. Politik zirvedekiler “politika ile siyaset” arasındaki nüansa dikkat çekmelidir. Devlet ile hükümeti doğru tanımlamalıdırlar. Tabandaki sorunlar yoksulluk, ekonomik, geçim sıkıntısıdır. Hukuk ile mantığı çatıştırmak bu sorunları çözmeyecektir. Söylemler değil, eylemler esastır. Aktif politikada “söylemle eylemler” örtüşmemektedir. Sorunların kaynağı tam bu noktadadır!.. (Kime?) güveneyim ki…