“Bir muammadır aşk, kiminin vicdanına atılan taş, kiminin fakir gönlüne katılan aş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk.” der Hz. Mevlâna.

       Tanımını yapanlar aşkı; mahiyeti itibariyle mecazî, beşerî aşk, felsefî aşk ve tasavvufî, ilâhî yani hakikî aşk olarak ayırırlar. Gerçek aşk, mutlak aşk, ilâhî aşk adlarıyla hep Allah aşkı kastedilir. Aşığın bütün merhalelerden geçerek sonunda ulaşacağı hakiki aşk budur derler.

    Bazıları; “insanın insana hissettiği aşk değil, sevgidir, sevdadır, veyahut karasevdadır.” dese de aşkın hiçbir sıfata ve tanıma ihtiyacı yoktur. Aşk; ilahi, insani, mecazi veya dünyevi gibi tanımlamalarla sınıflandırılamaz, her türlüsü aşktır. Allah’ı sevmek kolay; çünkü o güzeldir, kudretlidir, kusursuzdur. Zor olan; eksiğiyle, kusuruyla, hatasıyla, sevabıyla insanı sevmektir.

       Aşk, derya gibidir, ucu bucağı görünmez, nerede başladığı, nerede bittiği bilinmez. Aşkı pek çoğu, kendine göre yorumlayıp anlatmaya, tarif etmeye çalışmış. Mevlâna’ya göre; “Aşka uçmayan kanat neye yarardı?”, Sadi Şirazi; “Aşka uçarsan kanatların yanar!” der, Yunus da “Aşka varınca kanadı kim arar?” der. Şems’in hocası, Rükneddin Şecasi ise aşkı; ‘’Bardağa dolan ilk şarabı, sakinin sarhoş bakışlarından ödünç aldılar. Dünyanın neresinde bir gönül derdi varsa onları bir araya topladılar, adına aşk dediler.’’ diye tarif eder. Acaba aşk çaresiz bir derdin içinde kaybolmak mıdır ya da kaybolduğunu sandığı çaresizliğin içinde bir çare bularak yarayı sarmak mıdır?

       İnsanın bu dünyada ulaşabileceği en âlâ, en yüce makam, aşk makamıdır. Apayrı bir dünyadır aşk makamı. Ya tadarsın aşktan yanar kavrulursun, aşk makamına vasıl olursun ya da aşktan mahrum yaşarsın. İster insani ister ilahi olsun, aşk yüce bir makamdır. Sadece onu yaşayanların idrak edebileceği apayrı bir dünyadır aşk makamı.

       Aşksız geçen bir ömür boşuna yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sormamalıdır. Aşka nasibi yoksa insanın; koşuşturması, aşk peşinde koşması fayda vermez.

       Gönül; gam, keder, sitem-i yâr ile harap olmayınca aşk hazinesi ortaya çıkmaz. Âşığın vücudu aşk ile dirilir, aşksız kalmak aşık için ölümdür. Aşkı kimileri arar ya bulur ya bulamaz, kimileri canını verir ömrünü tüketir. Kimileri de bu yolda aklını yitirir.

       Dünyada modası geçmeyen, eskimeyen bir şey varsa o aşktır. Masalsı aşklar geçmişte vardı, bugün de var, yarın da olacaktır. Geçmişte yaşanan masalsı aşklar dillere destan olmuş. Bugünün aşkları ise kitaplara, dizilere, filmlere konu oluyor. İnsanoğlu var olduğu müddetçe aşk da varlığını sürdürecektir.

       Velhasıl ilahi aşk, insani aşk gibi ayrımlar, sadece ayrıntıdan ibarettir. Kim ne derse desin, nasıl tarif ederse etsin, aşkın hiçbir sıfata ve tanıma ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam merkezindesindir veyahut dışındasındır.

       Cümleten hayırlı cumalar vesselam.