Aşk psikolojisi, içerisinde yoğun bir şekilde sevgi, bağlılık, tutku ve daha sayamayacağımız birçok hissin karışımını içerir. Bir insanın aşık olduğunda vücudunda gerçekleşen hareketlilik sevgi duygusundan daha farklı hâl alır, aşk duygusu heyecana kapılmanızı sağlar şimdi size örneklerle bunu açıklayayım. Örneğin bir sevgiliniz var ve siz ona aşık mısın yoksa seviyor musunuz işte buna karar vermek size zor gelebilir ama aslında sanıldığı gibi zor değildir, öncelikle kendi tavırlarınızı sorgulayın, mesela ona karşı davranışlarınızı, onun karşısına geçtiğinizde siz ne gibi değişimlerin olduğuna bakın, çok mu heyecanlanıyorsunuz,  gözlerine bakamıyor musunuz?  Ya da tam tersine gözlerine bakmak isteyip rahatça bakabiliyor musunuz,  işte bu farklılar sizdeki duyguların ne yönde olduğunu belirtecektir, aşk öncelikle size heyecan katacağını bilmelisiniz, aşık olan bir insan kendinde bazı değişiklikleri fark eder, dikkatinizde dağılma, durup dururken heyecanlanma ve kalbin hızlıca çarpması, aklınızda dolaşan hayaller, yalnız kalmak isteme, durduk yere dalmalar gibi bazı eylemler sizde gerçekleşir, aşık olduğunuz kişiyi sürekli görmek ister, ona karşı kendinizi mecbur hisseder ve onunla ilgili bir gelecek hayaline kapılır gidersiniz, onun yanındayken çok heyecanlanırsınız ve heyecanınız sizin mimiklerinize, duruşunuza ve konuşmalarınıza yansır, aşık olduğunuz kişinin yüzüne bakmak isteseniz de dikkatli olarak bakamazsınız, gözlerini tam olarak göremezsiniz, kendinizde bu cesareti bulamazsınız. Aşk için fiziksel güzelliğin şart değildir. Hatta çok yakışıklı ya da çok güzel kimseler iyi âşık olamayabilirler. Çünkü bu insanlar başka tarafından çok iltifat gördükleri için önlerine yeni seçenekler çıkabileceğini düşünürler. Bu sebeple de sadakatleri zarar görür. Yakışıklı ya da güzel insanlarla evlenenler kendilerini daha kıskanç olmak mecburiyetinde hissederler.

 Peki aşık olunca beynimiz ne durumda? Dopamin, bizlerin zevk aldığı her ne var ise onu bize sürekli olarak yaptırma isteği uyandıran bir maddedir. Bu sadece aşık olduğumuz kişiyi düşünürken değil; sevdiğimiz bir yemeyi yerken, sevdiğimiz etkinlikleri yaparken veya sigara bağımlısı olan bir birey için de sigara içerken salgılanmaktadır. Kısacası haz aldığımız eylemleri gerçekleştirdiğimizde dopamin aktive olmaktadır ve her zevk alışınızda beyninize şu mesajı vermektedir: ”Ben bunu sevdim, tekrar yap, yine yap.” Frontal korteks; düşünme,karar verme, planlama, hazzı erteleme gibi mantık süreçlerinde rol alan bir alandır. Aşık bireylerde beyin görüntüleme tekniğiyle yapılan çalışmalarda;bu bireylerin frontal lob işlevlerinde azalma meydana geldiği görülmüştür. Yani bu sebepten bireyler partnerleriyle yaşadıkları olayları mantıksal açıdan yorumlamada yetersiz kalıp duygularıyla hareket ediyor olabilir. Aşık bireylerde de partnerlerini sürekli bir şekilde düşünüp mutlu hissetme sebebi dopaminden kaynaklıdır. Aşk yapılan araştırmalara göre kadınlarda ortalama olarak 3 sene sürer ama bu lafımı her kadın olarak algılamayınız, genel olarak 3 sene, kişiden kişiye değişebilir ama genel süresi 3 senedir, erkekler kadınlara oranla daha fazla süre aşkı sürdürebilirler.

Eee 3 senenin ardından nasıl olacak o zaman der gibisiniz. İşte tam da o an sevgiyi tanıyalım☺

Aşk başınızı döndürür, sevgi ise bütün dünyayı döndürür. Aşkı sevgiden ayıran en önemli fark şu: Aşk şöyle der, “Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var”, sevgi ise “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum.” Aşk bulunan, sevgi ise büyütülüp geliştirilen ve özen gerektiren bir yaşantı. Aşkta ideal olan sadakate dayalı, sevgi, saygı ve güven bağlarıyla sarmalanmış bir ilişkidir. Bu ilişkinin iyi olduğu kadar fırtınalı ve zor geçen günleri de olacaktır. Ancak sevginin gücü bu zorlukları aşmaya yeter. Kadın beyninde duygusal alanlar gelişkin olduğundan sevgi ihtiyacı erkeğe nazaran birkaç misli daha fazladır. Erkeğin ihtiyacı bir ise, kadının üç, dörttür. Ancak erkekler kadınları kendileri ile kıyasladıklarından onların bu taleplerini anlayamamaktadırlar. Nevzat Tarhan’ın bir benzetmesiyle bitirelim yazımızı  ‘Sevgi, kalemdeki mürekkep gibidir. Mürekkebin varlığını anlamak için yazmak kâfidir. Kalemin içini açıp baktığın zaman da mürekkebi görürsün ama kaleme zarar verirsin. İşte bunun gibi kadında erkeğin sevgisini kendisi için yaptığı fedakârlıktan anlayabilir. ‘Eşim beni seviyor mu?’ diye kurcalayarak ilişkisine zarar vermek yerine erkeğin ona olan muamelesinden bir sonuca varabilir.’