Denizanasının ilk kez 1970’li yıllarda İsrail’de tespit edildiğini anımsatan Prof. Dr. Deval, “Daha sonra ülkemize İskenderun Körfezi’ne ulaştı. Körfezde yoğun besin kaynakları nedeniyle bir popülasyon oluşturdu. Beslenme ve üreme aktivitesini orada yoğun şekilde sürdürüyor” dedi. Denizanasının kısa ömürlü olduğunu ancak eşeyli ve eşeysiz üreyebilme yeteneklerinden dolayı bir dişi bireyden bir yıl içinde milyonlara varan çoğalma olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Deval, o nedenle popülasyon dinamiklerinin dikkatli şekilde izlenmesi gerektiğini bildirdi.

"İKİ KÖRFEZİMİZDE BESLENME VE ÜREME YAPIYORLAR"

Denizanasının Türkiye’de Mersin ve İskenderun Körfezi’nde beslenme ve üreme alanına sahip olduğunu kaydeden Prof. Dr. Cengiz Deval, “Bu iki bölgede yapılan saha çalışmasında kilometrekarede 10 binin üzerinde bireyin olduğu tespit edilmiş. Bu sayı bize çok gözükebilir ama hemen körfezin altındaki İsrail kıyılarında kilometrekareye gelen sayı 300 bin civarında. Bizim iki körfezimizde üreyen tür henüz üreme ve dağılım alanını Antalya Körfezi’ne doğru genişletmedi. İlkbahar ve yaz aylarının sonlarına doğru denizanasına Antalya Körfezi’nde rastlanıyor. Bize ulaşan denizanaları doğal yaşam alanlarını genişletmekten ziyade akıntılarla bizim körfezimize geliyorlar. Kısa süre yaşayıp, besin eksikliğinden ölmeleri nedeniyle tehlike yok oluyor” diye konuştu.

"KİLOMETREKAREDE 500 DENİZANASI "

Antalya’da yaptıkları çalışmada kilometrekarede yaklaşık 500 bireylik miktar tespit edebildiklerini kaydeden Prof. Dr. Deval, bu sayının İskenderun Körfezi ve İsrail’deki rakamlardan çok düşük olduğunu bildirdi. Bu düşük sayının ilerde nasıl olacağına dair öngörüler yapılabilir olmasının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Deval, “Bu türün bütün üremesini dağılımlarını yapmış olmamız gerekiyor. İlerde oluşabilecek olumsuz etkileri önleyebilelim” şeklinde konuştu.

"ANTALYA KÖRFEZİ'NDE BESLENME VE ÜREME ALANI YOK"

Antalya’da zaman zaman görünen denizanalarının akıntı yoluyla geldiğini ve belirli aralıklarla ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr.Deval, “İlkbaharın başında ortaya çıkıyorlar su sıcaklığı yükselince yok oluyorlar. Yazın sonunda bir görülme oluyor. Şimdilik bizim körfezde bir beslenme ve üreme alanı oluşturmuyorlar” dedi.

DENİZANASI İLE TEMASTA YAPILMASI GEREKENLER

Prof. Dr. Deval, denizanalarının temas halinde ve ardından yapılması gerekenler hakkında ise şu bilgileri verdi:

“Denizanaları zehirli nematokiste (minik kapsülcükler) sahiptir. Kişiye temas ettiğinde bu canlının dokunaçları deriye yapışıp kalır. Bu dokunaçlarda bulunan henüz açılmamış nematokistlerin açılması zehirlenmenin şiddetini artırır. O nedenle henüz açılmamış nematokistler mümkün olduğu kadar çabuk deriden uzaklaştırılmalı veya açılmaları engellenmelidir. Nematokistleri patlatmadan deriden uzaklaştırmanın en güvenli yolunu deniz suyudur. Deniz suyu ile uzaklaştırılamayan dokunaçlar amonyak kullanılarak veya küt kenarlı bir cisimle (kredi kartı veya bıçağın sırt kısmı) sıyrılarak uzaklaştırılabilir. Sert temas (ovma, kaşıma gibi) veya tatlı su ile yıkama nematokistlerin yoğun şekilde açılmasına neden olduğu için bu gibi uygulamalardan kaçınmaktan fayda var.”

Prof. Dr. Deval, kıyıya vuran ölü denizanaları ile temas edilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.