Yıllar yel gibi esip geçti. Lise 2.ci sınıfa atladığımızda henüz fikir sistemleri, ideolojik akımlar üniversiteler seviyesindeydi. Öğrenci olayları, boykotlar, grevler, soygunlar, çatışmalar, üniversitelerin işgali kulaklarımıza geliyor, durumun ne olduğunun farkında olmadan gençlik hareketlerine hayranlık duyuyorduk. Hükümeti takmıyor, polisi dinlemiyor, askere kafa tutabiliyorlardı. Heyecan doruktaydı. Devrimler kanla yazılıyor; ülküler canla yükseliyordu…

Üniversiteli ağabeyim, Keçili köyüne, yaz tatilinde “Bizim Anadolu” gazetesi getirmişti. Okudum. Halk ozanlarının deyişleri, şiirleri vardı. Etkilendim. İlgilenmeye başlandım. Lise 2. Sınıfa farklı motivasyonla döndüm. Sn. Remzi Taşdemir ile tanıştık. Sn. Veli Çelik derken birkaç kişilik ekip oluşmuştu. Üniversiteli yıllarımız da birlikte geçti. Milliyetçi Türkiye Ülküsü aşkımız genişliyordu. 1944, Türkçülük-Turancılık olayları çok etkileyiciydi. Ülkücü gençlerdik!..

Türk milliyetçiliği ülküsüne parti düzeyinde, politika sahnesinde girmedik. İlk karşılaştığımız, tanıştığımız ülkücüler kamu çalışanı, öğretmen, üniversite öğrencisi büyüklerimiz ilim irfan yuvaları, ayaklı kütüphaneydiler. Alanya Ülkü Ocağı Derneğini, İlkokul öğretmeni, Sayın Hüseyin Soylu bey kurmuş ve başkanlığını üstlenmişti. Ülkü ocakları onun için ikinci bir okul, ikinci bir eğitim yuvasıydı. Belki de özlemini duyduğu müfredatı burada uygulayabilmenin şuuru ile huzur buluyordu. Yani bizim kuşak silaha değil, kitaba sarılmış, ilme odaklanmıştı… 

Liseli yıllarımızın ardından ülkücü hareketin Alanya’da yükselişe geçtiğini öğrendik ve İstanbul yıllarımızda Alanya’dan İstanbul’daki okullara puanı tutan öğrencilere önder olmaya çalıştık. Ülkücü çileyi yaşayan Alanyalı ülküdaşlarımızdan eylem ve olaylar nedeniyle şehitlerin yanında gaziler, hayatları kararanlar, okullarından atılanlar oldu. Sosyalistler ülkücüleri sağcılıkla itham ediyordu. Ülkücüler solcu olmadıkları gibi sağcı da değillerdi: “Olmaz kapitalizm, olmaz komünizm yol Türk’e!..” derken  her türlü yabancı ideolojiye karşıydılar. İyi Parti Genel Başkanı, Sn. Meral Akşener’in bu günkü kurultay konuşması birleştirici vasfıyla taktire şayandı…

Türk milliyetçileri ilmi siyasetin tam merkezinden yükselmekteydi. Türkiye bir bütündü. Solcuya karşı değil, sol ideolojilere karşıydı. Sağcıya karşı değil, sağcılığa karşı idi. Her iki fikir hareketinin de temeli 1789 Fransız devrimine dayanmaktaydı. Yani her yer; “olmaz kapitalizm, olmaz komünizm yol Türk’e!..” narasıyla  inliyordu. Bir iyi, bir güzel ülkü idi gönül verilen…

Hipnotize mi edildik! Uyutulduk mu! Uyuşturulduk mu! Ne oldu anlayamadık, pasifleştirildik, miskinleştik, duyarsızlaştık. Kitapları kütüphanelere hapsettik. İlimden uzaklaştık. Ülküler, milli heyecanlar eridi, kayboldu. Sanırım şimdi uyanma, ayağa kalkma, yeni bir gönül seferberliği zamanıdır. Çünkü iyiler millete gidiyor; bir millet ayağa kalkıyor!.. Uyan Türkiye!..