Haftaya kötü bir haberle başladık. Daha geçen haftalarda kadına şiddeti durdurmak için sesimizi çıktığı kadar yükseltmişken, Leman Hanım’ın haberi hepimizin yüreğine dokundu. Bir insan, bir anne, bir doktor... nice birleri yüreğinde toplayarak ruhunu geride bıraktı. Daha nice hayatlar kurtaracak, daha kimlere yardım eli dokunacak, daha nice güzel günler görecekti. Leman, Ayşe, Aslı, Fatma … her yeni gün üstüne nice isimlerin eklendiği bir suskunluk listesi. Taciz, şiddet ve cinayet... öylesine yoruldu ki ruhlarımız bu haberlerden. 

‘Kaç lisan bilirsem bileyim, insanın insana yaptığı kötülükleri asla kendime izah edemeyeceğim’ diyor Binazenin. Ne şiddetin ne tecavüzün ne cinayetin izahı var işte. Ve ondan hiç kullanmadığım kadar üç nokta var bu yazımda. Belli ki zihnim doldurmak istiyor, önlemek istiyor. Peki ne yapabilirim? Diye sordum kendime.

Yazabilirim. Şiddet deyince aklımıza sadece fiziksel şiddet geliyor ama değil. Psikolojik, ekonomik, cinsel, fiziksel birden fazla türü var şiddetin. Kadın ekonomik olarak kısıtlanıyorsa da şiddet görüyor, hakarete uğruyorsa da şiddet görüyor. Peki susturan ne kadını? Neden şiddet görmesine rağmen susuyor kadın? Burada akla gelen ilk cevap ‘ne derler?’

Desinler. İyi değilsen, iyi değil desinler. Şiddet görüyorsan, şiddet gördü desinler. Ölümle tehdit ediliyorsan ölümle tehdit ediliyor desinler ama sonu son olmasın. Mükemmel olmak zorunda değilsin, başkaları demesinler diye yaşadığın hayata susmak zorunda hiç değilsin ondan bırak desinler. Ama sen gitme aramızdan, desinler ama elinden tutsunlar, başına gelenlere ortak olsunlar, bırak desinler ama sen gitme.

Başkalarının başına gelenlere dertlendiğimiz, yüreğimizin sesini susturmadığımız, kadının yanında olduğumuz bir hafta diliyorum herkese.