Peker, yapmış olduğu açıklamada "kadına yönelik şiddeti" ele alarak şu şekilde konuştu: 

Emine Bulut cinayeti ile tekrar gündeme gelen, bir kaç gün sonra, yeni bir ölüme kadar unutulacak olan “kadına yönelik şiddet”, toplumun kanayan yarasıdır. Peki, sorun nerededir? Gerek ulusal gerekse uluslararası yasal düzenlemelere bakıldığında, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” hükmü benimsenmiş olsa da kadına yönelik şiddetin kanayan, toplumsal bir yara olduğu, herkesin hemfikir olduğu bir konudur. Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk ve tek uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında imzaya açılmıştır. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye’nin de içinde yer aldığı onaylayan ülkeler bakımından yürürlüğe girmiştir.

2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nda, evlilik birliğinin temsilinde kadın ve erkeğe eşit haklar tanınmıştır. Kadına yönelik düzenlemeler, Türk Ceza Kanunu’nda da yapılmıştır. TCK’de, kadının mağdur olduğu birçok suç, topluma karşı işlenen suçlar kapsamından çıkartılıp, kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınarak cezaları ağırlaştırılmıştır. Ayrıca, “töre” cinayetleri faillerinin Kanun’da öngörülen en ağır ceza olan “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile cezalandırılması hükmü getirilmiştir. Cinsel saldırı suçu için öngörülen cezalar ağırlaştırılmış, suçun nitelikli hâli yeniden düzenlenerek kapsamı genişletilmiştir.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda bakanlık, belediye ve STK’lere sığınma evi hizmeti verme görevi ve sorumluluğu yüklenmiştir. Bu ve benzeri yasal düzenlemelere ek olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2018-2023" hazırlanarak kadının güçlenmesi için eğitim, sağlık, ekonomi, karar alma mekanizmalarına katılım ve medya konularında; amaç, hedef, stratejiler belirlenmiş, çalışmalar; kadının güçlenmesi üzerine oluşturulmuştur.

Yukarıda ifade edilen bütün yasal düzenleme ve planlamalara rağmen kadına yönelik şiddet devam etmektedir. Siyasetten STK’lere, idareden eğitim kurumları ve yerel yönetimlere kadar toplumun bütün paydaşlarının, bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğun yeterince farkında olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bunlardan daha da önemlisi yetkililer; yasal düzenlemelerin yeterli olmadığı ve uygulamaya yönelik sorumluluklarının bulunduğunun farkına varmalı ve gereğini yapmalıdır. Yoksa ölenin ardından ağıt yakılarak, konu sıcakken basın yayın üzerinden paylaşımlar yapılarak, “Suçlular en ağır şekilde cezalandırılacak.” denilerek meselenin çözülemeyeceği açıktır.

Türk Ocakları, kuruluşundan itibaren kadını toplum hayatının merkezine almıştır. Türk’ün ateşle imtihan edildiği günlerde Halide Edip, Nene Hatun, Kara Fatma, Şerife Bacı, Sabiha Gökçen gibi kahraman Türk kadınlarını bağrından çıkaran bir milletin fertleriyiz. Kadına hak ettiği kıymeti sadece güzel söylemle değil, toplumun her alanında “kuvveden fiile geçecek” bir anlayışı hâkim kılmak için Türk Ocaklarının bu yönde çalışmalarına ağırlık vereceğini kamuoyuna saygıyla ilan ediyoruz.