Prof. Dr. Selahattin AVŞAROĞLU

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınından ötürü dünyanın tüm ülkeleri dijital eğitim sistemini devreye sokmuştur. Bu süreçte olması gereken devlet politikaları da budur. Yani olması gereken bir eğitim yatırımdır.

Başlık olarak özetleyecek olursak "eğitimde dijitalleşme ve uyum süreci" yeni bir dönemdir.

Bu dönemde devletlerin yatırımı; aile, öğretmen öğrencilerini optimum düzeyde normalleşme sürecine dahil etmeye dönüktür.

Elbette mukayese edildiği zaman ülkemizin bulunduğu konum, çağdaş devletler içerinde en başlarda gelmektedir. Yeni tip Korona virüs salgını başladığından bu yana başta sağlık bakanlığımız, içişleri ve Milli Eğitim Bakanlığı’mız olmak üzere tüm devlet tüzel kişilikleri üst düzey mücadele etmişlerdir.

Hepsine ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyoruz.

Eğitim-Öğretimi bir bütün olarak görmekteyiz. Pedagojik olarak birbirinden ayrılmayan kavramlardır. Ancak eğitim ile öğretim, kavramsal olarak ayrılmaktadır. Birbirini tamamlayan olgular olmasına rağmen nesil yetiştirme sürecinde bu kavramları doğru algılamalı ve doğru yorumlamalıyız.

Eğitim; davranış değiştirme sürecidir. Öğretim ise öğrenme süreci ve yüklemelerdir.

Bu bağlamda hem Öğretimi hem de eğitimi merkeze almalıyız. Öğretimi önemseyen ve eğitim kısmını görmezden gelen sistemler, mekanik düşünen insan yetiştirmenin temelini oluşturur ve ileride psiko sosyal karakter bozukluklarına hazır olmalıdır.

Bu yüzden yüz yüze eğitimin değerini ve kıymetini hiçbir çağdaş sistem sağlayamaz. Dijitalleşme öğrenme-öğretme sürecinde önemli bir yer teşkil ediyorken eğitim boyutunda yetersiz kalmaktadır.

Eğitimsiz toplumlar karmaşaya hazır davet çıkarırlar. Buradaki eğitimsizlik, yukarıda açıklanmaya çalışılan karakter boyutudur. Yani bilgileri öğretim düzeyinde yüklersek, bunların kazanımlarını eğitim yönünde işlemezsek bir müddet sonra başka patolojilerle karşılaşabiliriz.

Bu yüzden ailelere, öğretmenlere ve öğrencilerimize çok iş düşmektedir. Her birinin rol ve sorumlulukları vardır. Bu rollerin yerine getirilmesi hususunda devlet en mühim güçtür. Adeta yol baş tacımızdır.

Dileğimiz odur ki biran önce yüz yüze eğitimler başlar. Klasik ve alışılmış haliyle okul sistemi yaşantısına geçeriz. Böylelikle öğrencinin olmadığı sınıfların hiçbir mana teşkil etmediğine bir kere daha şahit olan öğretmenlerimiz insan yetiştirmenin aşk ve heyecanı ile işlerine yeniden sarılırlar. Yine umut ediyoruz ki okuldan kaçmanın, sınıftan uzak kalma tutumları gösteren öğrencilere de sınıf ikliminin ne kadar mühim bir yaşam alanı olduğunun anlaşılmasıdır.

Toplumsal travmaları, ruhsal çöküntüleri ve klinik anlamda yaşantıları minimize etmek için herkesin üzerine düşen görevler vardır. Toplumsal organizasyonlar, ortak şuurla kabul edilir anlam taşır ve motivasyonlarımız yükselir. Bu bağlamda münferit olayları genelleyip etrafa benzer yorumlar yapmaktan ise problem çözücü yaklaşmak gerekir. Böylelikle yönetenlerin işlerini kolaylaştırmış olacağız. Bu davranış huzur iklimini doğuracaktır. Çünkü bazen istenilen şeyler istediğimiz ölçüde gitmez ve hatta hiç arzu etmediğimiz boyutlara kadar gidebilir. Nasıl ki bir bireyin "buna da şükür" diyerek uyum sağlama tercihi, toplumsal olarak da işimize yarayacaktır. Bu aynı zamanda bir problem çözme tarzıdır.

Hülasa, bu dönem okul öncesinden yüksek üretime kadar dijitalleşme ile yüzleşmeye devam edeceğiz. Bunun bir sorun kaynağı değil hayatımızın bir parçası olduğunu düşünerek üzerine gideceğiz.

Ancak hiç unutmamamız gereken bir boyut var ki o da çocuklarımızın ve gençlerimizin şahsiyet gelişimleridir. Bu kısımda belki küçük dokunuşlar gerekebilir.

Bu vesileyle 2020-2021 eğitim-öğretim yılımızın hayırlara vesile olmasını dilerim.

Eğitimli İnsanlar, kendilerine ve çevrelerine asla ihanet etmezler. Özü budur.

Saygıyla...