Düşünce akımları politik zemindeki çatışma sahalarına rağmen geçişken fikirlerde yardımlaşmaktadırlar. Yönetim kavramında sermayenin kurumlaştırdığı sömürü sistemleri “ezen ve ezilen” sınıfını yaratmıştır. Liberal kapitalizm sağ; devlet kapitalizmi de sol kanat sahasında hâkimiyete yönelmiştir. Milli ülküler ise çatışma meydanı şeklinde ayrışmaya tabii tutulmuştur. Batı dünyası Fransız ihtilaline rağmen emekçilerini iktidara ulaştıramamıştır. Eşitlik-özgürlük çığlıkları demokrasi adına sermayenin iktidarını engelleyememiş, vahşi kapitalizm her dönemin iktidarını elinde tutmayı başarmıştır…

Batıda gelişen fikir hareketleri karşıt görüş şeklinde gelişmekte, doğu blok ülkeleri de çatışma alanı şeklinde görmektedir. Korsanlık illegalite şeklinde varlığını idame peşindedir. Irak, Suriye savaşı, İran’ı tehdit, Türkiye’ye karşı terör örgütlerine destek, İslam ülkeleri üzerinden petrol savaşları geleceğe ışık tutmaktadır…

Sovyetlerde oluşan devlet kapitalizmi senelerce “Marksist-Leninist” düşünce çerçevesinde kapalı kutu şekliyle Anadolu gençliğinin de dikkatini çekerek illegal sol idealizmin öbeğine oturmuş, milliyetçi-ülkücü düşünce akımının doğuşuyla çatışma alanı yaratabilmiştir. Türk dünyasının varlığını bir türlü benimseyemeyen sosyal demokrat hareket bile 90’lı yıllarda SSCB’nin dağılma süreciyle ortaya çıkan bağımsız kardeş devletleri nihayet görebilmişlerdir. Bu tutum ve davranış “milliyetçi sol” kavramıyla tanımlanmıştır...

Gelinen siyasi, politik ortamda liderlerin sertliği ittifakları engelleyememiştir. Ülke,Cumhur ve Millet ittifaklarıyla ülkü birliğine yöneliş sağlamıştır.Her siyasi düşünce sahası ve politik zeminindekilerin büyük çoğunluğu fikri bir, aklı özgür aile ve akrabalardan oluşmaktadır. Ufak tefek farklılıkların kaşınarak terörizesi ülke insanlarımızın değil kapitalist ve sömürge düzenleyicilerinin işine yarayacaktır. Kaşınan sivilcenin kansere dönüşmesi elzem olur…

Yabancı ve sömürgeci fikirlere karşı en değerli antibiyotik milli ülkü ve ideallerdir. Türk ülküsünde helal kazancın sınırı yoktur. Devlet ise özünde geliştirmesi ve sır sahasında koruması gereken işlerden taviz vermemelidir. Milletin orta ve alt düzey yoksulluk sınırları ile savaşında ise millet sektörü devreye girerek topyekûn kalkınma hamleleri hayata geçirilmelidir…

Önemli olan sistemin adı değil, halkın ezilmemesi, ezdirilmemesidir. Devlet özünü güçlü tutmalı, özelin önünü açmalı, halkını korumalıdır. Liberal kapitalizm de dense; devlet kapitalizmi de dense Türk milleti için iyi reçete olmadığı çoktan anlaşılmış olmalıdır. Halkı; devlet sömürse ne çıkar, sermaye sömürse ne çıkar. Sömürü düzenlerine karşı en iyi reçete milli ülkülerdir. Özelleşen kamu hizmetleri vahşi kapitalizmin yeniden doğuşunamı işarettir!?..