Şu Coronavirüs (Covid 19) belası çıktı çıkalı, dünya ulusları gibi bizlerde şaşkınız. Başımızda bir bela var, nasıl kurtulacağımızın yollarını arıyoruz. Yönetenler, bizler memnun olsakta, olmasakta önlemler almaya çalışıyor. Önlemler yumuşatılmış halde başlayıp, sert tedbirlere doğru gidiyordu. Uzun süredir yurttaşların bir çoğunun istediği, 30 büyükşehir ve Zonguldak ilini kapsayan 2 günlük ‘sokağa çıkma yasağı’ birden bire dün gece 22 sıralarında İç İşleri Bakanlığı’nca açıklandı.

Sokağa çıkma yasağının açıklanması ile birlikte birden bire bu kentlerde yaşayan yurttaşlar panik havasına girdi. Zorunlu olarak evden çıkmayanlar bile sokaklarda kendilerince stoklayacakları ürünlerin peşinden koşmaya başladı. Bu da ne sosyal mesafe bıraktı, ne korunma. Kimileri marketlere, kimileri fırınlara, kimileri tekel bayilerine, kimileri akaryakıt istasyonlarına koşturdu. Birbirine oldukça yaklaşarak ülkemizde uygulanmaya çalışılan mücadelenin bir anda boşa gitmesine katkı sundu.

Dün gece yaşananlara bakınca, şimdiye kadar yapılan, anlatılan bütün çalışmaların uygun zaman ve uygun dille yapılmayan ‘sokağa çıkma yasağı’ çağrısı ile son bulduğunu gördük. Evet, sokağa çıkma yasağı olmalı idi. Ama önceki yasaklamalarda olduğu gibi en az 24 saat önceden ve panik havası oluşmasını engelleyici, içeriği açıklanarak yapılmalı idi. Böylece insanlar sokağa çıkma yasağını duyurusunda aşırı kalabalıklar oluşturmadan kendileri için gerekli temel gereksinimlerini karşılamış olurlardı. Sokağa çıkma yasağı sonrası içeriğin açıklanması ve İç İşleri Bakanı sayın Süleyman Soylu’nun televizyon kanallarında ki açıklamasını o anda sokağa çıkan yurttaşlar dinleyemedi. Sayın Soylu, yasağın 2 gün ile sınırlı olacağını net bir dille ifade etti.

Açıklamanın geç yapılması, insanlarımızın sokağa sel gibi akmasının haklı gerekçesi olabilir mi? Elbette ki hayır. Hiçbir gerekçe, şimdiye kadar yapılan hastalıkla mücadelenin boşa çıkmasının nedeni olmamalı idi. Fısıltı gazeteleri ve sosyal medyada büyük çoğunluğun istediği ve beklediği sokağa çıkma yasağına karşı herkes belirli önlemlerini almış olması lazımdı. Belli başlı önlemlerini alanların hesapsızca alışveriş alanlarına koşmalarını anlamakta ve anlamlandırmakta zorluk çekiyorum. Ne sosyal mesafe kaldı, ne bugüne kadar yapılan mücadele. Her ailenin evinde kendilerine hafta sonu yetecek kadar gıda ürünü olduğu bir gerçek. Bilinçsizce sokağa çıkan herkesin bu sürecin uzamasına katkı sağladıkları gerçeğini görmesi gerekiyor.

Bu sokağa çıkmanın iki anlamı var. Birincisi herkes kendinin çok şey bildiğini düşünüyor. İkincisi önlem almaya çalışan yöneticilere güvenmiyorlar. Bu iki durumunda bu tip kriz anları için zarar verici olduğunu görmeleri gerekiyor.

Başta Sağlık Bakanı olmak üzere, sağlık emekçileri, güvenlik güçleri ve sabırla yapılan uyarılara uyan yurttaşların çabalarını boşa çıkaranlar, herhalde yaptıkları işten mutlu oldular. Umarım daha duyarlı, sakin ve aklı başında davranış yolunu seçerek bu sürecin doğru yönetilmesine, yurttaş olarak hep birlikte katkı sunarız. Bu süreç boyunca olağanüstü çabalayan ‘sağlık emekçilerine’ özel olarak teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.