Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip Covid-19 virüs salgını devam etmektedir. İslam Alemi olarak ilk defa böylesi bir durumla karşılaştık.  Müslümanların buluşma yerleri olan Camilerimiz hayli zamandır ibadete kapalı. Elbette bunun tedbir amaçlı olduğu şuurunu taşımaktayız. Bayram Namazlarında Müslümanlar olarak içimizdeki çocuğu çıkarır koşarak Bayram namazlarına giderdik. Bu bayram böyle oldu, adına da tabiri caizse "Sanal Bayram" dedik.

Okullarımızda çocuklarımızın yaşanası sesleri olmadı bu bahar dönemi. Uzaktan derslerle yürütüldü akademik süreç. "Hayat eve sığar" sığar diyerek devletimizin tedbirine uymaya çalıştık. Elbette bunun bir karşılığı, bir de ödülü var diyerek bu uyumu gösterdik. Çünkü "alışılmış bir yaşam, en çok istenen hayattır". İstenmeyen ya da beklenmedik değişkenlerle hayatımıza giren zorluklarla baş etme o kadar kolay değildir. Çeşitli sosyal ve psikolojik desteklerle bu uyum mücadelesini başarabiliriz. Yetersiz durumlarda başka türlü travmalar yaşanabilir. Bu yüzden bayram sonrası alınacak tedbirler, önlemler ve uygulamanın insanlarımızın sağlıklı yaşamı dikkate alınırken ruh sağlığı açısından da dikkate alınmasını önermekteyiz. Çünkü bireylerin fiziksel ve biyolojik kapasiteleri gibi psikolojik kapasiteleri de vardır. Bu yaşantıları dengeye dönüştüremezsek toplumsal manada başka türlü sorunların sayısı artır. Bu da hiç istemediğimiz vahim sonuçlar olabilir.

İnsanlarımızın çoğu yaklaşık iki aydır evlerinde. Ev yaşamına uyum sağlamaya çalıştı. Çocuklarımız bu durumu en az zararla atlatmaya çalıştı. Lakin mevcut okul yaşamı ve örgün okul sistemindeki sosyalleşme ve okul İklimi olmadığı için zorladılar. Aileler de buna benzer çeşitli stres durumlarıyla karşılaştılar ve bunlarla başetme çabası verdiler. Artık yavaş yavaş ödülü bekleme, tatilde başka yerler, başka ortamlar ve hısım akraba ziyaretleri, yayla ve benzeri yer değişmeleriyle denge sağlama beklentisi başladı. Bu beklentinin de ruh sağlığı açısından son derece normal bir süreç olduğunu söyleyebiliriz.

Bunlarla birlikte yaşanılan bu süreçte bazı bireyler mevcut bünyelerinde var olan kaygılı bakış sendromları daha da pek işmiş olabilir. Bu tip insanların bundan sonra da kaygıları tedbirli davranışının ötesinde görülmeye devam edebilir. Bu tür insanların psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. Bu tür ruh sağlığı açısından sağlanacak hizmetler için en etkili yollardan birisi bilgilendirme hizmetleri adı altında TV kanallarının yetkili ve alanında uzman kişiler tarafından interaktif telkinler verilmesidir. Nasıl ki sağlık çalışanı ve hekimlerimiz bu süreçte sürekli bilgi paylaşımı yapmışlar ise bundan sonra psikolojik açıdan (psikiyatrik değil) yaşam doyumunu artırmaya dönük etkinlikler yapılmalı,  tedbirler alınarak mahrumiyetten çıkma işlemleri yapmalıyız. Tedbirli davranışın mahrum bırakma olmadığını tam tersi neyi nasıl ne kadar yapmamız gerektiği bilinciyle oluşması olduğunu bilmeliyiz. Yaz aylarını akademik öğrenme, ders işleme ve mekanik bir yaşam olmaktan çıkartıp tatil gibi geçmesini sağlamalıyız. Bu olup bitenlerden etkilenen kesim elbette çocuklarımız. Belki dijital dünyaya daha fazla kaydılar, TV kanalında kayboldular belki ama onların oyun çağında olduğunu, sosyalleşmeleri için  dış dünyanın olması gerektiğini bilmekteyiz. Bu bağlamda belediyelerimize de iş düşmektedir. Geliştirici ve eğlenmeye dönük kültürel içerikli etkinliklerin oldukça işe yarayacağını söyleyebiliriz. Bütün bunların yapılması yine de alınan tedbirlerle beraber yürümesi gerektiğini de unutmamalıyız.

Güzel bir yaz dönemi geçirmenizi, sağlık ve esenlik içerisinde bu salgından kurtulmayı dilerim. Allah yar ve yardımcımız olsun.