Tepeden tırnağa kırmızılar içinde… Kırmızı elbise, kırmızı ayakkabı, kırmızı çanta. Yanağında kıpkırmızı allık, dudağında en kırmızısından ruj… Kırmızılı Kadın… Gerçek ismiyle Sultan Özcan. Yaz kış demeden, kar çamur dinlemeden her gün sabahtan akşama kadar Konya sokaklarında dolaşıyor.

       Her duygunun farklı bir rengi varmış. Kırmızı da aşkın rengiymiş. “Aşkı olmayanın imanı olmaz” diyor Sultan Özcan. Namı diğer ‘Kırmızılı Kadın’.

       Aslında üstündeki elbise, yüzündeki makyaj, kırmızı bir zırhtır onun için. O zırhın altında yaralı, delicesine seven, sevdiği tarafından terk edilen, şiddet mağduru bir kadın yatıyor. Kırmızı; onun geçmişinin dışa vurumu. Eski yaşantısı, hayal kırıklıklarıyla dolu.

       Konya’da herkes onu, “kırmızılı kadın” olarak tanıyor. Bazılarının “deli” gözüyle baktığı Sultan Özcan'ı Konyalılar çoktan benimsemişler. Kırmızılı Kadın’ın hikâyesi ise görünenden çok daha derin. O, çok ama çok seven, çocuğu olmadığı için terk edilen, şiddet mağduru bir kadın.

        Sultan Özcan’ın hikayesi bildiğim kadarıyla kısaca şöyle: On beş yaşındayken çocukluk aşkı olan öğretmeni ile evlenir. Eşinin tayin olmasıyla önce Hakkari’ye, ardından da Giresun’a taşınır. Mutlu giden evliliğinde, bir süre sonra kıskançlık nedeniyle eşinin şiddetine maruz kalır. Ardından çocuk sahibi olamadığı için 1995 yılında çok sevdiği eşi tarafından terk edilir. Ailesinin yanına döner, bir süre psikolojik tedavi görür fakat gördüğü tedavi pek bir işe yaramaz. Bir gün kırmızılara bürünür ve kendini Konya sokaklarına vurur. Sultan Özcan o gün bu gündür Konya sokaklarında tepeden tırnağa kırmızıya bürünmüş vaziyette dolaşır.

       Konya merkezden 10 km uzaklıktaki Parsana Mahallesi’nde yaşıyor. Her sabah onda yola çıkıyor. Belediye otobüsüyle Karatay’daki Kayalıpark’a geliyor. Gelir gelmez yaptığı ilk şey, Şerafettin Camii şadırvanından su içmek. Ona göre, bu suyun üzerine su yok. Konya’da herkes onu tanıyor. Hâl hatır sorma faslını uzun tutmuyor. Belirlediği bir rota, bir mesafe var. Kadınlar Pazarı, Aziziye Camii ve eski garaj hattında turluyor. Parsana mahallesine giden son otobüs saati 17.30. Bu saate kadar gezintisi devam ediyor.

       Hayatı belgesellere konu olan Sultan Özcan, soranlara; “Biz çok sevdik, şamar yedik.” diyor. Ardından sözlerine “Öldü mü kaldı mı bilmiyorum ama vaz geçmedim sevdiğimden, belki yolda karşıma çıkar, bekliyorum hala” diye ekliyor Kırmızılı Kadın.

“Hayat bir haz alıyormuşçasına

Bekletmeyi sever insanı.

İnsan ise beklemekten sadece acı ve hüzün duyar.

Kimi yârine kavuşmayı beklerken

Kimi de Yaratan’ına kavuşmayı bekler.

Toprak nasıl beklerse yağmuru

Eli, yüzü çatlayana kadar,

Yağmur da bekler

Kendini toprağa savuracak rüzgârı.”

       Konyalıların Kırmızılı Kadın’ı sevdiğini halâ bekliyor ve belki de Konya sokaklarında sevdiğini bir daha görme umuduyla dolaşıyor kim bilir.