Yeni yıl bütçe çalışmalarında tatilcilere ek yük niteliğinde yansıtılması düşünülen konaklama vergisinin tahsilatında turizm sektörü yeni bir stresin pençesiyle buluşacaklardır. Tüketim ekonomisinin bu konuyu kolaycı yol olarak seçmiş olması da ilginçtir. Türkiye turizmi ucuz konaklama rekabeti üzerinden sürdürülebilmektedir…

İç ve dış turizm tanımlamasında Türkiye dış Pazar üzerinden politikasını yürütmektedir. Bu da uluslararası rekabet gücünü çok farklı ilkelere göre dengelemek durumundadır. Fiyat politikası bunların başında gelmektedir. Çok çeşitli turizm ürünü bulunmasına rağmen her alandaki uluslararası rekabetler turizm pazarlamasında kendisini göstermektedir. Turist gönderdiğini düşündüğümüz potansiyel ülkeler para politikası yanında milli ve dini kavramlar üzerinden de rekabet yolları açabilmektedir. Bunun için turizm endüstrisi kaygan zeminde seyretmektedir…

Yurt dışında turizm pazarlaması potansiyel ülke tur operatörlerinin insafındadır. Tatilcilerin yönlendirilmesi ise hükümetlerin uluslararası ilişkilerine bağlıdır. Kıldan ince nedenlerle turizmde ambargo uygulamak kolaydır. Turizm sektörü turist gönderen ülke operatörlerinin taşeronluğunu yapmakta, milli operatörler yurtdışı tanıtım ve pazarlama faaliyetinde yeteri güce ulaşamamaktadırlar. Yani turizm sektörü dış operatörlere bağımlıdır…

Konaklama tesisleri genellikle her yıl Temmuz, Haziran aylarında bir sonraki yıl için operatörler ile gerekli görüşme ve sözleşmeyi yapmaktadırlar. Ekim, Kasım aylarında da gelecek yılın tanıtım ve pazarlama çalışmalarını başlatmaktadırlar. Bu günlerde konaklama tesislerine yüklenecek ek vergiyi tatilciden tahsil etmesi hukuken kolay gibi görünse de gerçekten uzaktır. Operatörle yapılan sözleşmelerinde “resmi ek masraflar faturaya eklenir” diye bir madde olmadığı için faturaya eklenmesi mümkün değildir; konaklayan müşteriden tahsili de operatör ile müşteri arasındaki pazarlama tekniklerinde yer almaz ve otelcinin hesaplarını altüst eder...

Dikkat çeken nokta ise yüksek oranlarda komisyona gelen konaklama vergisi yine AK Parti önergesi ile yüzde 2 olarak kanunlaşmıştır. Cumhurbaşkanına da yüzde 1 oranına kadar arttırma ve yarıya kadar düşürme yetkisi verilmiştir…

Muhalefet her daim uyuyor galiba. Tartışılan oranların yüksekliğine karşı çıkmadığı gibi uygulamanın bir yıl sonra başlatılması yönünde bile ses yükseltememektedir. Sanırım yine turizm sektör temsilcileri özlerini ilgilendiren konu üzerinde fikir geliştirip, serzenişte bulunacaklardır. Ama gerçek şu ki; pazara sürülen mala yolda gelen maliyet pazarcıyı bitirir…

Bu husus iktidar ve muhalefetin turizm iktisadı politikalarının bulunmadığını göstergesidir!..