Siyasi parti için en öneli vizyon iktidar olma gayesidir. Kurumsal varlığına rağmen kuruluş amacı anlaşılmayan bir sürü parti mevcuttur. Politika alanında yeterli kitleye ulaşamamış olmasına rağmen düşünce ve fikir sahası ile güçlü gözükenler de mevcuttur. Ak Parti geniş yelpazeli açılım politikasıyla sahaya fırlamış, lider kadrosunun engellenmesine rağmen çetin ve politik mücadele yöntemleriyle iktidarı uzun süre elde tutmayı başarmaktadır…

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tamı tamına değilse bile arzu, istek ve idealleri doğrultusunda değiştirmeyi, yaratıkları fiili duruma anayasayı uyarlamayı, parlamenter sistemden başkanlığa, MHP’nin deyimiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçebilmişlerdir. Hükümet kurma görevini yüklenmesi gereken Cumhurbaşkanı seçim barajını da (%50+1) rakamıyla tescilleterek tek başına partilerin ulaşamayacağı seviyede başarı grafiğini yerleştirmiştir…

Ak Parti iktidarı süresince politik zirvede çıtayı daima yükseltme beceri, cesaret, atılım vizyonlarının sürükleyicisi Cumhurbaşkanımız, Sayın, Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde sürdüğünü herkes görmektedir. Neredeyse Ak Parti yok, genel başkanı vardır. Sistemin de getirisiyle bütün yollar ona çıkmaktadır…

Türkiye siyaseti iki kutuplu dünya efsanesine dönüşmüştür. İttifakları zorlayan yasalar değil, yasal zemin arayışındaki parti hareketleridir. Meşru seviyede politikaya katılabilmek için partilerin tek başlarına mücadele yöntemleri yeterli gelmemektedir. Güçlü liderin daha güçlü muhalifi yoksa iktidarını sürdürmek doğal hak olarak seçmen tarafından yinelenecektir…

Son zamanlarda yapılanma çabasına düşmüş bir kısım Ak Partilileri anlamak güçtür. Ülkeye hizmet için illâki genel başkan, milletvekili, bakan mı olmak gerekir!?..Uzun süren iktidar sürecinde bu günler için birlikte mücadele verip sistem değişikliği yönünde rey kullanılmadı mı!?.. “Küsüp gitmek, boyun eğip makamı terk…” yerine “bu yol yol değil!..” söylemi kullanmaktan niye çekinilmiştir!?.. Yeni kurulacak , desteğini,“cumhur mu; millet ittifakı lehine mi“ yapacaktır!?..Ak Partililerden oluşan yeni yapılanmayı anlamak güçtür…

Türkiye politikacıları ayrı gayrı partileşme sürecini gündeminden atıp, yetkilerini devretmiş Meclis’te gazete manşetlerinin kavgasını yapmak yerine hükümet kurma hedefinin hesabını doğru, Türkiye şartlarına uygun, birinin diğerine saygı ve sevgide kusur yaratmayacağı edep, adap, ahlak çizgileriyle gönlüne yerleştirmek durumundadır. Kadrolarda, söylemlerde, vizyonda açık ara fark olmaz ise vatandaş niye parti değiştirip de yeniyi tercih etsin ki!..

Parti kurmak yerine hükümeti kurmak için “Cumhurbaşkanı adaylığı” yeterli değil mi?