Türk siyasetinin omurgasını Türkçe okumak, Türk’çe söyleyebilmek oluşturur. Ortak ve yumuşak dil toplumu kaynaştırma felsefesi, beka vizyonudur. Demokrasinin temel taşları siyasi parti mensupları çirkin sözlerle karşılıklı ateş püskürmeleri siyaseti politize eder, siyasi çürümüşlük ortaya çıkartır. Siyasetçileri entrikalara sürükler, abidik gubidik faaliyetlere zorlar. Halk bunlara olumlu yanıt vermeyebilir…

Her bireyin tıpa tıp aynıyı düşünmesi imkân dışıdır. Yakın düşünceler ve bireysel sevgi tomurcukları toplumsal teşkilatlanmaları oluşturur, siyasi partilerin kurumlaşmasına yol açar. “Kötü, kem söz sahibine aittir!” atasözü manidardır. Günümüz politikacıları öyle bir mideye sahipler ki her şeyi sindirebiliyorlar. Karşılıklı atışmalarında kullanılan kelime ve cümleleri halk tabanında sindirilemeyince kavgayı kaçınılmaz sanmaktadır. Bu da kırgın, kırılgan yapılara ve ahlaki çürümüşlüğe temel oluşturmaktadır.

Aldığımız siyasi eğitim ve öğretimlerde devlet; cumhurbaşkanlığından köydeki çobana kadar içine alan milli teşkilatın omurgası, vatandaşını kucaklayan baba olarak gösterildi. Bu tarihin derinliklerinden gelen “devlet baba” söyleminin temeliydi. Mitolojinin siyasetteki yerini de yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçim sürecine hızlı girişte kullanılan politik dilden kavrıyoruz…

Politikanın esasını yaşatan partilerin kazanma hedeflerine ulaşmak için sergilenen tavır aslında, hukuk açısından fiiliyata geçer ve işlem görür. Elbette oyun kurucuları vardır. Hukuki uygunlukta sakınca çıkmamışsa etik, ahlaki yönü seçmenin tavrında değer bulur. Seçmen iradesine ipotek koymak için hakaret, ateş püskürme, entrika kurma, çirkin sözlerle siyasi çürümüşlük yaratmaya gerek olmamalı, abidik gubidik dalavera aldı başını gidiyor…

Her bireyin aklında fikrine, bazılarınınsa çıkarına yakın bir parti, beyninde bir ideoloji, dilinde politika vardır. Kara politika ve karanlık ideolojiye saplananlar da olur. Özellikle halkın karşısında makam, mevki sahipliğine erişenlerin oluşturduğu vitrinde her kelimenin kullanılması, her sözün gelişigüzel düşünmeden sarf edilmesi siyasal omurgaya, Türk Devlet edep-adabına uygun düşmez. Herhangi bir parti teşkilat Başkanlık makamındaki zatın; “bütün kâfirler birleşse ne çıkar…” demesine karşın “bütün dindarlar birleşse ne çıkar; iyiler atak yaptı, kötüler çılgına döndü…” eleştirileri toplumsal birliktelik yanında dinsel inancın politizesi hoş değildir…

Aynı salondaki gurup toplantısında; “Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz!”;  diğerinde “Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayımızdır!” ilâmını aynı heyecanla ayakta alkışlayan aynı milletvekilleridir. MHP lideri, Sn. Dr. Devlet Bahçeli’nin gelinen nokta ve siyasal oluşumlar sonrası siyasi derinlik ve birikimindeki beka meselesi seçimin sonuçlarıyla ortaya çıkacaktır… İki tarafa serpişmiş görünen ülkücü mefkûre şimdilik muammadır!