Teknolojinin sürüklediği zirve toplumu adeta büyülemektedir. Değişim ve gelişim sürecine katkısı bazılarının inanç sistemini altüst etmektedir. Rüyalar, hayal âlemi tekniğin yapılabilirlik vizyonunda yer almaktadır. İcat yerini yaratma idesiyle tartışmaktaysa da yaratılanın ömrü Yaratan’ı tanımlamaya yetmeyecek, noksanı bitmeyecektir. En son zirvesinde bile Mutlak Varlık ürünlerinden üretme, icat işlevi ile meşgul olacaktır…

Bilgisayar ile 1990’lı yılların sonuna doğru Alanya Belediyesi’nde görev yaptığım sırada tanışmıştım. Üniversite yıllarımda 1970-80’li yıllar arasında okulumuzda on parmak daktilo mecburi ders idi. İlk bilgisayarımızın da tuşlarını daktilo tuşları gibi kullanıyorduk. Daktiloda yanlışlar yazboz tahtası şeklinde çok farklı sileceklerle düzeltilirdi. İlk bilgisayarlar buna birazcık kolaylık getirdi. Yazılanı sil, geri al şeklinde düzelterek kayıt yapabiliyorduk…

İlk telefonlar da şimdiye göre bir âlemdi. Telsizler zaten bambaşka idi. Biz, belediye telsizi kullanıyorduk ama telefonlara da telsizler eklendi. Ücreti yoktu. Kız arkadaş arayan kurnaz beyleri akıllı kızlar aynı randevu merkezinde toplayıp dövüştürebiliyorlardı. Benim böyle bir huyum yoktu ama alışkanlığı olanları çevremden tanıyordum: Kafa yapıyorlardı...

Hepsi değişti. Teknoloji çok daha hızlı gelişti. ABD, Japonya, Rusya önünü çekiyor, Türk siyasetçileri ithalatını seçiyor. Aselsan özelleştirilmeye tabii tutuluyor. Teknik iletişim ağları dış kaynaklı istihbarat örgütleriyle sağlanabiliyor. Nokta hafızaya dünya kadar bilgi yüklenip, sahibini kontrol altında tutup, yönlendirebiliyor…

Müslümanın irşat, izah, anlatma makamlarındakilerden bazıları fetvalarında, “evine televizyon giren ‘kâfir’dir” vaazı veriyor, ‘şeytan’ benzetmesi yapıyor; zamanla özleri televizyon yayınına başlıyor. Din işleri emekliye ödenen promosyona “harama yakın” yorumuyla meşgul. Teknik bilgi bir yana, dindar, din bilgini, ilim adamı, ulema mum ile aranır durumda…

İslâm ilminin eriştiği bilgiye günümüz Müslüman âlimin aklı pek yatmıyor. Uhrevî dünyadan tapu, villa işleriyle meşguller. Piri Reis’in teknik sırrını teknoloji halen çözebilmiş değil. Hoca Ahmet Yesevi’yi tanımlayabilecek teknoloji mevcut değil. Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş felsefesini yorumlayan batılı da yoktur…

Kıyamet elbette hacı ile hocadan kopacak değil ama teknolojinin tuşu güzel ahlaktan yoksun kalırsa intihara kalkışıp kainatın sonunu getirebilecektir. İnsanlığın ömrünün uzatılması için din âlimleri ilimleriyle amel etmeli, birazcık da dünyayı düşünmelidir. Aksi: “K I Y A M E T”tir!..